closely
Örnekler
The two friends walked closely along the beach, engaged in a deep conversation.
İki arkadaş, derin bir sohbete dalmış halde sahilde yakından yürüdüler.
The cars on the highway were moving closely, creating a slow but steady flow.
Otoyoldaki arabalar yakından hareket ediyordu, yavaş ama düzenli bir akış oluşturuyordu.
1.1
sıkıca, yakından
in a tightly confined or restricted way
Örnekler
The animals were kept closely penned during transport.
Hayvanlar taşıma sırasında sıkıca kapatılmış olarak tutuldu.
The fish were swimming in a closely packed tank.
Balıklar sıkı bir şekilde dolu bir tankta yüzüyorlardı.
1.2
yakından, sıkı sıkıya
with little difference or gap between two things or outcomes
Örnekler
It was a closely fought game that ended in a tie.
Berabere biten yakın bir mücadeleydi.
The two candidates ran closely in the polls.
İki aday anketlerde yakın bir şekilde yarıştı.
02
yakından, sıkı sıkıya
in a way that shows a strong relationship or connection
Örnekler
The findings are closely related to previous research.
Bulgular, önceki araştırmalarla yakından ilişkilidir.
These ideas are closely linked in the theory.
Bu fikirler teoride yakından bağlantılıdır.
2.1
yakından, sevgi dolu bir şekilde
in an affectionate or emotionally intimate way
Örnekler
The puppy bonded closely with its new owner.
Yavru köpek yeni sahibiyle yakından bağ kurdu.
She stayed closely connected with her childhood friends.
O, çocukluk arkadaşlarıyla yakından bağlantılı kaldı.
2.2
yakından, sıkı işbirliği içinde
in a cooperative or unified way, with frequent interaction
Örnekler
We worked closely with the design team.
Tasarım ekibiyle yakından çalıştık.
The departments communicate closely on all projects.
Departmanlar tüm projelerde yakından iletişim kurar.
03
dikkatle, yakından
with great care, focus, or attention to detail
Örnekler
She watched the performance closely, captivated by every movement.
O, her hareketten büyülenmiş bir şekilde, performansı dikkatlice izledi.
The doctor examined the test results closely before making a diagnosis.
Doktor, teşhis koymadan önce test sonuçlarını dikkatlice inceledi.
3.1
yakından, gizlice
in a secretive or guarded way
Örnekler
The plans were kept closely guarded.
Planlar sıkı bir şekilde korundu.
It was a closely held secret for years.
Yıllardır sıkı sıkıya saklanan bir sırdı.
04
yakından, sıkı sıkıya
in terms of near family or biological relationship
Örnekler
The two species are closely related.
İki tür yakından ilişkilidir.
They are closely connected through a shared ancestor.
Paylaşılan bir atadan yakından bağlantılıdırlar.
05
yakın, kısa kesilmiş
(of hair) cut short, close to the skin
Örnekler
He wore his hair closely cropped.
Saçlarını çok kısa kestirmişti.
His beard was closely trimmed.
Sakalı yakından kesilmişti.
Leksikal Ağaç
closely
close



























