warm
Örnekler
She dipped her feet in the warm sand on the beach.
O, ayaklarını plajdaki ılık kuma daldırdı.
The cat lay in the warm sunlight coming through the window.
Kedi, pencereden giren ılık güneş ışığında uzanıyordu.
Örnekler
She greeted us with a warm smile and made us feel right at home.
Bizi sıcak bir gülümsemeyle karşıladı ve kendimizi evimizde gibi hissettirdi.
He has a warm personality; he's always ready to listen and offer support.
O, sıcak bir kişiliğe sahip; her zaman dinlemeye ve destek olmaya hazır.
03
sıcak, ısıtan
having shades that suggest heat, typically including reds, oranges, and yellows
Örnekler
The painter selected warm colors to enhance the welcoming vibe of the room.
Ressam, odanın davetkar havasını artırmak için sıcak renkleri seçti.
Her artwork featured a blend of warm hues that brought the landscape to life.
Sanat eseri, manzaraya hayat veren sıcak tonların bir karışımını içeriyordu.
04
sıcak, rahatlatıcı
having a fresh quality, often used to describe a scent or trail that is strong and noticeable
Örnekler
The warm scent of the morning dew made the garden feel alive.
Sabah çiyinin sıcak kokusu bahçeyi canlı hissettirdi.
They followed the warm trail left by the animals through the brush.
Hayvanların çalılıklar arasında bıraktığı sıcak izi takip ettiler.
05
yakın
indicating that someone is getting closer to the correct answer or finding a hidden person or object
Örnekler
During the game of hide-and-seek, the children shouted " warm " whenever their friend got closer to the hiding spot.
Saklambaç oyunu sırasında, çocuklar arkadaşları saklanma yerine yaklaştıkça "sıcak" diye bağırıyorlardı.
She moved around the backyard, and her friends cheered, saying she was warm as she approached the right spot.
Arka bahçede dolaştı ve doğru noktaya yaklaştıkça arkadaşları onun sıcak olduğunu söyleyerek tezahürat yaptı.
06
sıcak, koruyucu
(of clothes) designed to provide or retain heat, keeping the body comfortably protected from cold weather
Örnekler
She wore a warm sweater to stay cozy during the chilly autumn day.
Soğuk sonbahar gününde rahat kalmak için sıcak bir kazak giydi.
A warm jacket is essential for the winter hike.
Kış yürüyüşü için sıcak bir ceket gereklidir.
07
coşkulu, ateşli
having an intense or spirited quality, often involving energetic disagreement or contrasting opinions
Örnekler
The two friends engaged in a warm debate about the best way to solve the problem.
İki arkadaş, sorunu çözmenin en iyi yolu hakkında hararetli bir tartışmaya girdi.
During the meeting, a warm argument broke out over budget priorities.
Toplantı sırasında, bütçe öncelikleri üzerine hararetli bir tartışma çıktı.
08
sıcak, müstehcen
having language or content that is sexually explicit or provocative
Örnekler
The novel includes some warm scenes that are intended for mature audiences.
Roman, olgun izleyiciler için tasarlanmış bazı sıcak sahneler içerir.
The play contained a few warm scenes that sparked some discussion.
Oyun, bazı tartışmalara yol açan birkaç ateşli sahne içeriyordu.
to warm
01
ısıtmak
to make someone or something hotter by increasing the temperature or providing heat
Transitive: to warm sth | to warm oneself
Örnekler
She uses a blanket to warm herself on chilly evenings.
Soğuk akşamlarda ısınmak için bir battaniye kullanır.
The heater is currently warming the entire room.
Isıtıcı şu anda tüm odayı ısıtıyor.
Örnekler
As the day progressed, the room warmed, making it more comfortable.
Gün ilerledikçe, oda ısındı, bu da onu daha konforlu hale getirdi.
The water in the lake slowly warmed as the sun shone brightly overhead.
Gölün suyu, güneş tepede parlak bir şekilde parladıkça yavaş yavaş ısındı.
03
ısıtmak, yumuşatmak
to cause someone to feel affection
Transitive: to warm a person or their spirits
Örnekler
His kind words warmed her heart.
Onun nazik sözleri onun kalbini ısıttı.
The children 's laughter warmed the old man's spirits.
Çocukların kahkahaları yaşlı adamın ruhunu ısıttı.
Warm
01
sıcaklık, sıcak köşe
a comfortable or cozy area, often referring to a place that provides shelter from cold conditions
Örnekler
She wrapped herself in a blanket and settled in the warm by the heater.
Bir battaniyeye sarıldı ve ısıtıcının yanındaki sıcaklığa yerleşti.
The children played happily in the warm, protected from the chilly wind.
Çocuklar, soğuk rüzgardan korunmuş bir şekilde sıcakta neşeyle oynadılar.
Leksikal Ağaç
warmly
warmness
warm



























