to evade
01
yakayı sıyırmak
to deliberately avoid facing or fulfilling something difficult, unpleasant, or obligatory
Transitive: to evade a responsibility or obligation
Örnekler
The company tries to evade taxes by exploiting legal loopholes in the tax code.
Şirket, vergi kanunundaki yasal boşluklardan yararlanarak vergilerden kaçınmaya çalışıyor.
The defendant 's lawyer tries to evade responsibility by shifting blame to external factors during the trial.
Sanık avukatı, duruşma sırasında suçu dış faktörlere yükleyerek sorumluluktan kaçınmaya çalışır.
02
kaçınmak, sıyrılmak
to escape or be difficult for someone to grasp, understand, or achieve
Transitive: to evade sb
Örnekler
The meaning of the poem evaded her despite her careful reading.
Şiirin anlamı, dikkatli okumasına rağmen ona kaçtı.
Sleep evaded her as she lay awake worrying about the exam.
Sınav hakkında endişelenerek uyanık yatarken uyku onu kaçırdı.
03
kaçmak, sıyrılmak
to get away from or avoid someone or something, often using cleverness or deceit
Transitive: to evade sb/sth
Örnekler
The thief evaded the police by slipping into a hidden alleyway.
Hırsız, gizli bir ara sokağa kayarak polisten kaçtı.
The fugitive evaded capture for years by constantly changing his identity.
Kaçak, sürekli kimliğini değiştirerek yıllarca yakalanmaktan kaçındı.
04
kaçmak, sıvışmak
to escape or move away quietly or unnoticed
Intransitive
Örnekler
The shadow seemed to evade into the darkness as he approached.
O yaklaşırken gölge karanlığa kaçıyor gibi görünüyordu.
The fugitive managed to evade during the confusion of the crowd.
Firari, kalabalığın karışıklığı sırasında kaçmayı başardı.



























