Tear
02
alem, içki alemi
an occasion for excessive eating or drinking
03
yırtık, çatlak
an opening made forcibly as by pulling apart
04
yırtılma
the act of tearing
to tear
01
yırtmak
to forcibly pull something apart into pieces
Transitive: to tear sth
Örnekler
In frustration, he started to tear the paper into small pieces.
Hayal kırıklığı içinde, kağıdı küçük parçalara yırtmaya başladı.
The child accidentally tore the page while turning it in the book.
Çocuk kitapta sayfayı çevirirken yanlışlıkla yırttı.
02
ağlamak, gözyaşı dökmek
to produce drops of salty liquid from the eyes
Dialect
American
Intransitive
Örnekler
The young girl could n't help but tear when she heard the sad news of her pet's passing.
Genç kız, evcil hayvanının ölümünün üzücü haberini duyduğunda gözyaşı dökmekten kendini alamadı.
The old man could n't help but tear as he reminisced about his late wife.
Yaşlı adam, merhum eşini hatırladığında gözyaşı dökmekten kendini alamadı.
03
yaralanmak (kas)
to injure a muscle, etc. by stretching it too much
Transitive: to tear a muscle
Örnekler
He tore his hamstring while sprinting in the race.
Yarışta koşarken hamstring kasını yırttı.
She felt a sharp pain in her shoulder after tearing a ligament while lifting weights.
Ağırlık kaldırırken bir bağ yırtıldıktan sonra omzunda keskin bir ağrı hissetti.
04
yırtmak, parçalamak
to split or separate into pieces
Intransitive
Örnekler
The fabric began to tear along the seam as she tugged on it.
O çekiştirirken kumaş dikiş boyunca yırtılmaya başladı.
The old book 's pages are starting to tear from years of use.
Eski kitabın sayfaları yılların kullanımıyla yırtılmaya başlıyor.
05
hızla geçmek, hızla gitmek
to move swiftly and energetically
Intransitive: to tear somewhere
Örnekler
He tore through the streets on his motorcycle.
O, motosikletiyle sokakları parçaladı.
The race car tore down the straightaway at breakneck speed.
Yarış arabası, çılgın bir hızla düzlüğü yırtıp geçti.
Leksikal Ağaç
tearful
tearless
teary
tear



























