red
Örnekler
He got a cut, and red blood came out.
Kesildi ve kırmızı kan çıktı.
My friend 's lipstick was red and made her lips stand out.
Arkadaşımın ruj kırmızıydı ve dudaklarını öne çıkarıyordu.
02
kırmızı
(of a person's hair) orange-brown or red-brown in color
Örnekler
Her red hair shone brightly in the sunlight, making her stand out in the crowd.
Onun kızıl saçları güneş ışığında parlak bir şekilde parlıyordu, bu da onu kalabalıkta öne çıkarıyordu.
He decided to dye his hair red for a bold new look.
Cesur yeni bir görünüm için saçlarını kırmızıya boyamaya karar verdi.
03
kırmızı, kanlı
characterized by violence or bloodshed, often used metaphorically to describe violent or tumultuous events
Örnekler
The historical account of the war was marked by red pages, symbolizing the bloodshed and violence.
Savaşın tarihsel anlatımı, kan dökülmesini ve şiddeti simgeleyen kırmızı sayfalarla işaretlenmişti.
The movie was known for its red scenes of intense battle and conflict.
Film, şiddetli savaş ve çatışmanın kırmızı sahneleriyle tanınıyordu.
Örnekler
His face turned red with embarrassment when he realized his mistake.
Hatasını fark ettiğinde yüzü utançtan kıpkırmızı oldu.
She was so angry that her face went red and she could barely speak.
O kadar sinirliydi ki yüzü kıpkırmızı oldu ve zar zor konuşabiliyordu.
05
kırmızı
describing an eye that appears reddish, often due to irritation, fatigue, or bloodshot conditions
Örnekler
After staring at the computer screen for hours, his eyes were red and strained.
Saatlerce bilgisayar ekranına baktıktan sonra, gözleri kırmızı ve yorgundu.
She had a red eye from the allergy flare-up, which made her feel uncomfortable.
Alerji alevlenmesinden dolayı kırmızı bir gözü vardı, bu da onu rahatsız hissettiriyordu.
06
kırmızı, komünist
associated with or supportive of communism or socialism
Örnekler
Many activists identified as red, pushing for equality and workers' rights.
Birçok aktivist, eşitlik ve işçi hakları için mücadele eden kırmızı olarak tanımlandı.
The red journalist's articles often highlighted the struggles of the working class.
Kızıl gazetecinin yazıları genellikle işçi sınıfının mücadelelerini vurgulardı.
Red
01
kırmızı, al
a color that is often associated with warmth, passion, and intensity
Örnekler
The artist used a vibrant red to create a focal point in the painting.
Sanatçı, resimde bir odak noktası yaratmak için canlı bir kırmızı kullandı.
Her favorite color is red, which she believes represents energy and excitement.
En sevdiği renk, enerji ve heyecanı temsil ettiğine inandığı kırmızıdır.
02
kızıl, komünist
a person who is associated with or supports communist or socialist ideologies
Örnekler
The party ’s platform attracted several reds who were committed to revolutionary change.
Partinin platformu, devrimci değişime bağlı olan birkaç kızılı cezbetti.
During the Cold War, being labeled a red could have serious political and social consequences.
Soğuk Savaş sırasında kızıl olarak etiketlenmek ciddi siyasi ve sosyal sonuçlara yol açabilirdi.
03
kırmızı şarap, şarap
a type of wine made from dark-colored grape varieties, known for its rich and often robust flavor
Örnekler
The sommelier recommended a bold red to pair with the steak.
Şarap uzmanı, biftek ile eşleştirmek için cesur bir kırmızı şarap önerdi.
They decided to open a bottle of red to pair with their Italian dinner.
İtalyan akşam yemeğiyle eşleştirmek için bir şişe kırmızı şarap açmaya karar verdiler.
04
kırmızılar
clothing or garments that are of the color red
Örnekler
She bought a chic pair of reds to complement her new shoes.
Yeni ayakkabılarını tamamlamak için şık bir çift kırmızı aldı.
The store had a special sale on reds just in time for the holiday season.
Mağazanın tatil sezonu için tam zamanında kırmızılar üzerinde özel bir indirimi vardı.
Leksikal Ağaç
redly
redness
red



























