to forge
01
demir dövmek
to make something from a piece of metal object by heating it until it becomes soft and then beating it with a hammer
Transitive: to forge a metal object | to forge a piece of metal into an object
Örnekler
Ancient warriors relied on skilled artisans to forge their weapons.
Eski savaşçılar, silahlarını dövmek için yetenekli zanaatkârlara güveniyorlardı.
With every strike of the hammer, he continued to forge the hot metal into a beautiful ornamental piece.
Çekiç her vuruşunda, sıcak metali güzel bir süs parçasına dövmeye devam etti.
02
sahtesini yapmak
to create a fake copy or imitation of something
Transitive: to forge a fake copy
Örnekler
He tried to forge the artist's signature on the painting to sell it at a higher price.
Resmi daha yüksek bir fiyata satmak için sanatçının imzasını taklit etmeye çalıştı.
They were arrested for trying to forge passports.
Pasaport taklit etmeye çalıştıkları için tutuklandılar.
03
uydurmak, sahtesini yapmak
to fabricate a false story, report, etc. and present it as genuine
Transitive: to forge false information or documents
Örnekler
The journalist was fired after it was discovered that he had forged quotes in the article.
Gazeteci, makalede alıntıları uydurduğu ortaya çıktıktan sonra kovuldu.
The company was caught forging customer testimonials to boost their online reputation.
Şirket, çevrimiçi itibarını artırmak için müşteri görüşlerini uydurmakla suçlandı.
04
yavaş ama kararlı bir şekilde ilerlemek, inatla ilerlemek
to advance gradually but persistently
Intransitive: to forge somewhere
Örnekler
Despite the heavy traffic, the delivery truck forged through the city streets to make its scheduled deliveries.
Yoğun trafiğe rağmen, teslimat kamyonu planlanmış teslimatlarını yapmak için şehir sokaklarında ilerledi.
Despite the exhaustion, the climbers forged towards the mountain peak.
Yorgunluğa rağmen, dağcılar dağın zirvesine doğru ilerledi.
05
elinden gelenin en iyisini yapmak
to try hard to make something successful, strong, or lasting
Transitive: to forge sth
Örnekler
The team of scientists forged a partnership with industry leaders to accelerate research efforts in renewable energy.
Bilim insanları ekibi, yenilenebilir enerji alanındaki araştırma çabalarını hızlandırmak için endüstri liderleriyle bir ortaklık kurdu.
He forged a close-knit community within the neighborhood.
O, mahalle içinde sıkı bir topluluk oluşturdu.
Forge
01
a workshop where metal is heated, hammered, and shaped
Örnekler
The blacksmith 's forge was filled with sparks and the sound of hammering.
Apprentices learned their trade in the village forge.
02
a furnace or hearth used to heat metal before shaping
Örnekler
The iron was placed in the forge until it glowed red.
A coal-fed forge allowed the smith to reach high temperatures.
Leksikal Ağaç
forged
forger
forging
forge
