to emerge
Örnekler
The pattern on the fabric emerged slowly as the dye set in.
Kumaşın üzerindeki desen, boya oturdukça yavaş yavaş ortaya çıktı.
With the passing of the storm, stars began to emerge in the night sky.
Fırtınanın geçmesiyle, yıldızlar gece gökyüzünde belirmeye başladı.
02
ortaya çıkmak, çıkmak
to come out from a protective covering, like an egg or cocoon
Intransitive
Örnekler
The caterpillar spun a silk cocoon around itself and later emerged as a beautiful butterfly.
Tırtıl kendine bir ipek koza ördü ve daha sonra güzel bir kelebek olarak ortaya çıktı.
The praying mantis nymphs emerged from their egg cases and scattered into the garden.
Peygamber devesi nimfleri yumurta kabuklarından çıktı ve bahçeye dağıldı.
03
ortaya çıkmak, belirmek
to become apparent after a period of development, transformation, or investigation
Intransitive: to emerge | to emerge as sth
Örnekler
After undergoing a significant transformation, the old neighborhood emerged as a vibrant cultural hub.
Önemli bir dönüşüm geçirdikten sonra, eski mahalle canlı bir kültür merkezi olarak ortaya çıktı.
After the merger, the company emerged as a dominant force in the industry.
Birleşmeden sonra, şirket endüstride dominant bir güç olarak ortaya çıktı.
04
ortaya çıkmak, belirmek
to come forth or become visible after being submerged
Intransitive
Örnekler
The submarine slowly surfaced, allowing its conning tower to emerge from the depths of the ocean.
Denizaltı yavaşça su yüzüne çıktı ve kumanda kulesinin okyanusun derinliklerinden ortaya çıkmasına izin verdi.
As the floodwaters receded, the submerged car began to emerge, revealing the extent of the damage.
Sular çekilirken, su altında kalan araba ortaya çıkmaya başladı ve hasarın boyutunu ortaya koydu.
Leksikal Ağaç
emergence
emergent
emerging
emerge
