Trip
01
yolculuk
a journey that you take for fun or a particular reason, generally for a short amount of time
Örnekler
The family planned a trip to the beach for their summer vacation.
Aile, yaz tatilleri için plaja bir gezi planladı.
He packed his bags for a week-long business trip to attend a conference.
Bir konferansa katılmak için bir haftalık iş seyahati için bavullarını hazırladı.
02
takılma, sendeleme
an accidental misstep threatening (or causing) a fall
Örnekler
She had a trip on the uneven pavement.
He recovered quickly from a trip over the curb.
03
pot kırma, gaf
an unintentional but embarrassing blunder
Örnekler
He made a trip during his speech by mispronouncing the name.
Forgetting the lines was a trip on stage.
04
hafif adım, çevik basış
a light or nimble tread
Örnekler
She walked with a cheerful trip in her step.
The dancer 's trip across the stage impressed the audience.
05
tetikleyici, devre mekanizması
a catch mechanism that acts as a switch
Örnekler
The circuit breaker had a trip to prevent overload.
A trip in the safety system stopped the machine.
06
macera, heyecan verici deneyim
an exciting or stimulating experience
Örnekler
Visiting the mountains was a real trip for her senses.
The concert was such a trip, full of lights and music.
07
yolculuk, trip
a hallucinatory experience induced by drugs
Örnekler
She described her LSD trip in detail.
The group experimented with psilocybin trips.
to trip
01
tökezlemek
to slip or hit something with the foot accidentally that makes one fall or lose balance momentarily
Intransitive
Örnekler
She did n't notice the small step and tripped as she entered the dark room.
Küçük basamağı fark etmedi ve karanlık odaya girerken takıldı.
Hiking in the woods, he tripped over a tree root hidden beneath the fallen leaves.
Ormanda yürürken, düşmüş yaprakların altında saklı bir ağaç köküne takıldı.
02
uyuşturucu madde etkisinde olmak
to experience a powerful and sometimes unusual change in one's thoughts, feelings, and perceptions as a result of taking drugs such as LSD or magic mushrooms
Transitive: to trip on drugs
Örnekler
He tripped on mushrooms and found himself immersed in a surreal world of visuals and sensations.
Mantarlarla kafa buldu ve kendini görsel ve hislerin sürreal dünyasına dalmış buldu.
She tripped on acid and had a profound and mind-altering experience.
Asit üzerine kafa yaptı ve derin, zihin değiştiren bir deneyim yaşadı.
03
tetiklemek, çalıştırmak
to cause a mechanism or device to operate, often by pushing a button, switch, or triggering a specific action
Intransitive
Transitive: to trip a switch or mechanism
Örnekler
To start the engine, you need to trip the ignition switch by turning the key.
Motoru çalıştırmak için anahtarı çevirerek ateşleme anahtarını tetiklemeniz gerekir.
To turn on the lights, simply trip the switch located near the door.
Işıkları açmak için, kapının yanında bulunan anahtarı tetiklemeniz yeterlidir.
04
takılmak, düşürmek
to cause someone to lose their balance and stumble or fall
Transitive: to trip sb
Örnekler
He extended his foot to trip his friend during the friendly race, causing a burst of laughter.
Dostane yarış sırasında arkadaşını düşürmek için ayağını uzattı, bu da bir kahkaha patlamasına neden oldu.
The mischievous child attempted to trip his sibling by placing toys in their path.
Yaramaz çocuk, oyuncakları yoluna koyarak kardeşini düşürmeye çalıştı.
05
seyahat etmek, geziye çıkmak
to go on a brief journey or excursion, either for leisure or a specific purpose
Intransitive: to trip somewhere
Örnekler
We decided to trip to the beach for the weekend to enjoy the sun and surf.
Hafta sonu güneşin ve sörfün tadını çıkarmak için plaja gezi yapmaya karar verdik.
The family planned to trip to the mountains to experience the beauty of nature.
Aile, doğanın güzelliğini deneyimlemek için dağlara gezi yapmayı planladı.
06
panik yapmak, abartılı tepki vermek
to overreact, panic, or worry unnecessarily
SlangÖrnekler
You 're tripping; the deadline is n't as bad as you think.
Abartıyorsun; son teslim tarihi düşündüğün kadar kötü değil.
He tripped when he saw a tiny mistake in the presentation slides.
Sunum slaytlarında küçük bir hata görünce paniğe kapıldı.
