Finger
01
parmak
each of the long thin parts that are connected to our hands, sometimes the thumb is not included
Örnekler
He counted on his fingers to solve the math problem.
Matematik problemini çözmek için parmaklarını saydı.
He used his finger to scroll through the pictures on his phone.
Telefonundaki resimlerde gezinmek için parmağını kullandı.
02
one of the sections of a glove designed to cover a finger or thumb
Örnekler
The glove had a tear in the middle finger.
She wore gloves with long fingers for warmth.
03
a length or breadth approximately equal to that of a human finger, used as a measure
Örnekler
Add two fingers of water to the pot.
The craftsman measured a finger of dough.
to finger
01
parmaklamak, dokunarak hissetmek
to touch or handle something using the fingers
Transitive: to finger sth
Örnekler
She gently fingered the fabric to assess its texture.
Kumaşın dokusunu değerlendirmek için hafifçe parmaklarıyla dokundu.
The toddler eagerly fingered the soft petals of the flowers in the garden.
Yürümeye yeni başlayan çocuk, bahçedeki çiçeklerin yumuşak yapraklarını hevesle parmakladı.
02
parmak numaralarını belirtmek, parmak pozisyonlarını işaretlemek
to mark notation with signs indicating which fingers should be used to play particular musical notes or passages
Transitive: to finger a musical composition
Örnekler
In the violin solo, the composer carefully fingered the passages to ensure smooth and efficient execution by the performer.
Keman solosunda, besteci icracının pürüzsüz ve verimli bir şekilde çalabilmesi için pasajları dikkatlice parmakladı.
The guitarist meticulously fingered the complex chord progressions in the song, marking the notation with numbers.
Gitarist, şarkıdaki karmaşık akor ilerlemelerini dikkatlice parmakladı, notasyonu numaralarla işaretledi.
03
finger, sorgulamak
to query or retrieve information about a user on a remote system using the Finger protocol
Transitive: to finger sb
Örnekler
I can finger my colleague to see if they are currently logged into the server.
Sunucuya şu anda giriş yapıp yapmadığını görmek için meslektaşımı finger yapabilirim.
She fingered the administrator to check when they last accessed the system.
Sistemde en son ne zaman erişim sağladıklarını kontrol etmek için yöneticiyi finger yaptı.
04
ispiyonlamak
to identify or point out someone as the person responsible for committing a crime or wrongdoing, often to law enforcement or other authorities
Dialect
American
AmericanTransitive: to finger a criminal
InformalÖrnekler
The witness decided to finger the suspect in the lineup, confident that he was the one who robbed the store.
Tanık, mağazayı soyan kişinin o olduğundan emin olarak, dizilişte şüpheliyi parmakla göstermeye karar verdi.
Under pressure from the authorities, the accomplice finally agreed to finger his partner in the smuggling operation.
Yetkililerin baskısı altında, suç ortağı sonunda kaçakçılık operasyonundaki ortağını göstermeyi kabul etti.
Leksikal Ağaç
fingerless
fingerlike
finger
