wander
wan
ˈwɑn
van
der
dər
der
British pronunciation
/ˈwɒndə/

"wander"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

to wander
01

gezinmek

to move in a relaxed or casual manner
Intransitive
to wander definition and meaning
example
Örnekler
I wandered through the narrow streets, enjoying the sights and sounds of the city.
Dar sokaklarda dolaştım, şehrin manzaralarından ve seslerinden keyif aldım.
She wandered around the park, lost in thought as the autumn leaves crunched beneath her feet.
O, sonbahar yaprakları ayaklarının altında çıtırdarken, düşüncelere dalarak parkta dolaştı.
1.1

dolaşmak, gezinmek

to travel around without a clear purpose or direction, often covering a large area
Transitive: to wander a place
example
Örnekler
The dog wandered the woods.
Köpek ormanda dolaştı.
After getting lost, he found himself wandering the unfamiliar streets of the city.
Kaybolduktan sonra, kendini şehrin bilinmeyen sokaklarında dolaşırken buldu.
02

dolaşmak, gezinmek

to breach sexual fidelity by engaging in affairs outside a committed relationship
Intransitive
example
Örnekler
Despite the commitment made during their wedding vows, he chose to wander.
Düğün yeminleri sırasında verilen söze rağmen, dolaşmayı tercih etti.
Rebuilding a fractured relationship becomes a complex journey when one partner admits to wandering.
Kırık bir ilişkiyi yeniden inşa etmek, bir partnerin dolaştığını itiraf etmesiyle karmaşık bir yolculuk haline gelir.
03

konudan sapmak, dağılmak

to lose focus or stray from the main point or subject
Intransitive
example
Örnekler
During the lecture, the professor would occasionally wander in his explanations.
Ders sırasında, profesör açıklamalarında ara sıra konudan sapardı.
In deep contemplation, his thoughts would often wander away from the task at hand.
Derin düşüncelere dalmışken, düşünceleri sık sık elindeki işten uzaklaşırdı.
04

dolaşmak, gezinmek

to move in a twisting, turning, or circular path
Intransitive
example
Örnekler
The river wanders through the valley, creating a picturesque meandering flow.
Nehir, vadide dolanarak ilerler ve resim gibi kıvrımlı bir akış oluşturur.
As we hiked, the trail began to wander, leading us through a scenic and winding forest path.
Yürüyüş yaparken, patika kıvrılmaya başladı ve bizi manzaralı ve dolambaçlı bir orman yoluna götürdü.
05

dolaşmak, sapmak

to deviate or go astray from a planned or intended course
Intransitive
example
Örnekler
Without a map, it 's easy to wander and get lost in the dense forest.
Bir harita olmadan, sık ormanda dolaşmak ve kaybolmak kolaydır.
The hiker warned his friends not to wander from the marked trail to avoid confusion.
Yürüyüşçü, arkadaşlarını kafa karışıklığını önlemek için işaretli yoldan sapmamaları konusunda uyardı.

Leksikal Ağaç

wandering
wandering
wander
App
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store