to loiter
Örnekler
He loitered through the crowded streets, taking his time to admire the buildings and shop displays.
Kalabalık sokaklarda oyalanarak dolaştı, binaları ve mağaza vitrinlerini hayran hayran seyretmek için zaman ayırdı.
The children loitered along the path, dragging their feet as they returned home after school.
Çocuklar okuldan sonra eve dönerken ayaklarını sürüyerek patikada oyalanıyorlardı.
02
oyalanmak, boş boş dolaşmak
to stand around in a public place without an apparent or clear purpose
Intransitive: to loiter somewhere
Örnekler
A group of teenagers tended to loiter near the entrance of the mall with no intention of shopping.
Bir grup genç, alışveriş yapma niyeti olmadan alışveriş merkezinin girişinde oyalanmaya meyilliydi.
The security guard asked the individuals to leave as they continued to loiter in the parking lot.
Güvenlik görevlisi, bireylerden otoparkta oyalanmayı bırakmalarını istedi.
