Plug
01
priz
a device consisted of two or three metal pins that can connect a piece of electrical equipment to a power supply when fitted into the holes of an electric outlet
Örnekler
She inserted the plug into the outlet to charge her phone.
Telefonunu şarj etmek için fişi prize taktı.
The lamp 's plug was frayed, so they decided to replace it for safety.
Lambanın fişi yıpranmıştı, bu yüzden güvenlik için onu değiştirmeye karar verdiler.
02
an upright hydrant installed to provide water for firefighting purposes
Örnekler
Every block in the city has at least one plug for emergencies.
The firefighters connected their hoses to the street plug.
03
tıkaç, tapa
an item used to seal or close an opening to prevent passage of liquid, gas, or other substances
Örnekler
He inserted a rubber plug to stop the leak in the pipe.
Boru sızıntısını durdurmak için lastik bir tıpa yerleştirdi.
The sink wo n't hold water unless the plug is in place.
Lavabo su tutmaz, tıpa yerinde olmadıkça.
04
tay, beygir
a worn-out or inferior horse, often used to describe a slow or tired animal
HumorousÖrnekler
The old plug trotted along the trail at its own pace.
Yaşlı beygir kendi hızında patika boyunca tırıs gidiyordu.
He joked that his racehorse was just a plug in disguise.
Yarış atının sadece kılık değiştirmiş bir tay olduğunu şaka yollu söyledi.
05
an electrical device inserted into an engine cylinder that ignites fuel by producing a spark
Örnekler
The mechanic replaced the faulty spark plug in the car.
Every cylinder in the engine requires a functioning plug.
06
an attention-grabbing public mention or advertisement intended to promote something
Örnekler
The radio host gave a plug for the local charity event.
Social media influencers often receive payment for plugs.
07
a compact piece of chewable tobacco
Örnekler
The cowboy chewed a plug while sitting by the campfire.
He offered me a plug, but I declined.
08
tedarikçi, satan
a person who supplies drugs or other illegal goods
SlangÖrnekler
I need to hit up my plug before the weekend.
Hafta sonundan önce torbacımı aramam gerekiyor.
He 's loyal to his plug because they always come through.
O, tedarikçisine sadıktır çünkü her zaman işini halleder.
to plug
01
tıkamak
to tightly fill or block a hole with something
Transitive: to plug a hole or gap
Örnekler
To avoid a draft, she had to plug the gaps in the window frame.
Bir cereyanı önlemek için, pencere çerçevesindeki boşlukları tıkamak zorunda kaldı.
They are currently plugging the cracks in the sidewalk for safety.
Şu anda kaldırımdaki çatlakları güvenlik için tıkıyorlar.
02
ateş etmek, vurmak
to discharge a firearm or strike with force
Transitive: to plug a target
Örnekler
During the skirmish, one of the soldiers plugged the enemy combatant with a single bullet.
Çatışma sırasında, askerlerden biri düşman savaşçıyı tek bir mermiyle vurdu.
The police officer plugged the criminal's tire to immobilize the getaway vehicle.
Polis memuru, kaçış aracını hareketsiz hale getirmek için suçlunun lastiğine ateş etti.
03
tıkamak, yama yapmak
to address or fix a problem or deficiency by implementing a temporary or makeshift solution
Transitive: to plug a problem or deficiency
Örnekler
The software developer plugged the security loophole by implementing additional encryption measures.
Yazılım geliştiricisi, ek şifreleme önlemleri uygulayarak güvenlik açığını kapattı.
To mitigate the shortage of staff, the manager plugged the gaps by hiring temporary workers.
Personel eksikliğini hafifletmek için yönetici, geçici işçiler işe alarak boşlukları doldurdu.
04
tıkamak, tıpa ile kapatmak
to place an object into a space, typically to block or seal it
Transitive: to plug sth into a space
Örnekler
The hiker plugged cotton balls into his ears to muffle the sound of the wind.
Yürüyüşçü, rüzgarın sesini bastırmak için kulaklarına pamuk topları tıkadı.
He plugged his headphones into his ears to listen to music during the commute.
Yolculuk sırasında müzik dinlemek için kulaklıklarını kulaklarına takti.
05
reklam yapmak
to publicly praise a new book, motion picture, etc. as a way of promoting it
Transitive: to plug a media product
InformalÖrnekler
The author went on multiple talk shows to plug her latest novel and discuss its themes.
Yazar, son romanını tanıtmak ve temalarını tartışmak için birçok talk show programına katıldı.
During the press conference, the director plugged the upcoming film, highlighting its innovative cinematography.
Basın toplantısı sırasında, yönetmen yenilikçi sinematografisini vurgulayarak yaklaşan filmi tanıttı.
06
rektal yoldan uygulamak, rektal yoldan yerleştirmek
to administer drugs rectally so they are absorbed through the rectum
SlangÖrnekler
He plugged the medication to feel the effects faster.
Etkileri daha hızlı hissetmek için ilacı takti.
She is plugging to get a stronger high.
Daha güçlü bir kafa için plug yapıyor.
