March
01
mart
the third month of the year, after February and before April
Örnekler
March is a month when the weather starts to get warmer.
Mart, havaların ısınmaya başladığı bir aydır.
March is the month that marks the beginning of daylight saving time in some countries.
Mart, bazı ülkelerde yaz saati uygulamasının başlangıcını işaret eden aydır.
02
askerlerin düzenli ve resmi yürüyüşü
a formal, organized, and usually ceremonial procession of people, often military personnel, moving in a uniform and rhythmic way
Örnekler
Thousands joined the march for equal rights.
Binlerce kişi eşit haklar için yürüyüşe katıldı.
The students organized a peace march.
Öğrenciler bir barış yürüyüşü düzenledi.
03
yürüyüş, geçit
a procession of people walking together
04
yürüyüş, ilerleme
a steady advance
05
mimarlıkta ileri düzey çalışmanın başarıyla tamamlanması için verilen derece
a degree granted for the successful completion of advanced study of architecture
06
marş
a musical piece in duple or quadruple rhythm that is written to accompany or suggest marching
07
sınır bölgesi, marş
district consisting of the area on either side of a border or boundary of a country or an area
to march
01
düzenli adımlarla yürümek
to walk firmly with regular steps
Intransitive: to march | to march somewhere
Örnekler
The soldiers marched in perfect formation, their boots hitting the ground with a rhythmic cadence.
Askerler mükemmel bir şekilde yürüyüş yapıyordu, botları ritmik bir tempoyla yere vuruyordu.
In military training, recruits are taught to march in unison to foster discipline and teamwork.
Askeri eğitimde, acemilere disiplin ve takım çalışmasını teşvik etmek için uyum içinde yürümeleri öğretilir.
02
yürüyüş yapmak (topluca)
to walk with a large group of people as a sign of protest
Intransitive
Örnekler
The protesters chanted slogans as they marched, their voices echoing through the streets.
Protestocular, sokaklarda yankılanan sesleriyle slogan atarken yürüyüş yapıyorlardı.
With banners held high, the activists continued to march through the city.
Pankartlar yüksek tutularak, aktivistler şehirde yürüyüşe devam etti.
03
yürütmek, geçit yaptırmak
to compel or order someone to move rapidly on foot, typically in a controlled or organized manner
Transitive: to march sb somewhere
Örnekler
The drill sergeant marched the recruits around the training ground to instill discipline and endurance.
Eğitim çavuşu, disiplin ve dayanıklılık aşılamak için askerleri eğitim alanında yürüttü.
The teacher had to march the misbehaving students to the principal's office for a talking-to.
Öğretmen, yaramazlık yapan öğrencileri müdürün odasına yürütmek zorunda kaldı.
04
ilerlemek, ileri gitmek
to advance or progress steadily with determination and intent
Intransitive: to march | to march somewhere
Örnekler
The expedition team started to march through the dense jungle.
Keşif ekibi, yoğun ormanda ilerlemeye başladı.
The volunteers began to march through the neighborhood, distributing food to those in need.
Gönüllüler, ihtiyacı olanlara yiyecek dağıtarak mahallede yürümeye başladı.
05
sınır komşusu olmak, bitişik olmak
to share boundaries or be adjacent to another geographical area
Intransitive
Transitive: to march with sth
Örnekler
France and Spain march along the Pyrenees mountain range.
Fransa ve İspanya, Pirene Dağları boyunca sınır komşusudur.
The United States marches with Canada to the north.
Amerika Birleşik Devletleri, kuzeyde Kanada ile sınır komşusudur.
