Rattle
01
çıngırak
a percussion instrument that produces sound when shaken, typically consisting of a container filled with small objects or beads
Örnekler
During the musical performance, the percussionist added a rhythmic touch by incorporating a tiny rattle into the ensemble.
Müzik performansı sırasında, perküsyoncu topluluğa küçük bir çıngırak ekleyerek ritmik bir dokunuş kattı.
The traditional Native American dance featured dancers holding rattles, their movements in sync with the beat.
Geleneksel Kızılderili dansında, dansçılar çıngırak tutuyordu, hareketleri ritimle senkronizeydi.
1.1
çıngırak
a toy for babies that makes a noise once shaken
Örnekler
The colorful plastic rattle kept the baby entertained during playtime.
Renkli plastik çıngırak, oyun zamanında bebeği eğlendirdi.
As the infant shook the rattle, it produced a cheerful sound that made everyone smile.
Bebek çıngırağı sallarken, herkesi gülümseten neşeli bir ses çıkardı.
02
tıkırtı, şakırtı
a distinct and repetitive sound characterized by rapid and sharp vibrations, often caused by objects shaking or moving loosely
Örnekler
The rattle of the train tracks could be heard in the distance.
Tren raylarının tıkırtısı uzaktan duyulabiliyordu.
The old bicycle had a persistent rattle whenever it hit a bump.
Eski bisikletin bir tümseğe her çarptığında kalıcı bir tıkırtısı vardı.
03
a series of loosely joined keratinous segments at the tip of a rattlesnake's tail
Örnekler
The rattlesnake shook its rattle to warn us to stay back.
Each new segment adds to the rattlesnake 's rattle as it grows.
to rattle
01
tıngırdamak
to make a rapid succession of short, sharp noises, typically by shaking or striking something
Intransitive
Örnekler
The windows rattled as the thunderstorm passed through.
Fırtına geçerken pencereler takırdıyordu.
The loose screws in the old chair caused it to rattle whenever someone sat on it.
Eski sandalyedeki gevşek vidalar, biri üzerine oturduğunda tıkırdamasına neden oluyordu.
02
tıkırdatmak, sallamak
to make something produce a series of quick, sharp sounds by shaking or moving it
Transitive: to rattle sth
Örnekler
The wind rattled the windows during the storm.
Fırtına sırasında rüzgar pencereleri tıkırdattı.
The truck drove by, rattling the loose pieces of metal on the fence.
Kamyon geçti, çitin üzerindeki gevşek metal parçalarını tıkırdatarak.
