Proportion
01
oran, nisbet
the relation between things (or parts of things) with respect to their comparative quantity, magnitude, or degree
02
oran
the result obtained when one quantity considered in relation to the whole
Örnekler
The recipe requires a precise proportion of flour to sugar for the cake to turn out perfectly.
Tarifin mükemmel olması için un ve şeker arasında kesin bir oran gereklidir.
The proportion of students to teachers in the school allows for personalized attention.
Okuldaki öğrencilerin öğretmenlere olan oranı, kişiselleştirilmiş ilgi sağlar.
03
büyüklük
a principle of design that refers to the relationship of the size, shape, and quantity of different elements in a composition
Örnekler
The architect prioritized proportion to ensure the building's columns did n't overwhelm its facade.
Mimar, binanın sütunlarının cephesini boğmamasını sağlamak için orantıyı önceliklendirdi.
Her painting felt off because the proportion of the foreground to the background was uneven.
Onun resmi tuhaf hissettiriyordu çünkü ön planın arka plana olan oranı düzensizdi.
04
oran, uyum
the harmonious or balanced relationship among the parts of something in size, amount, or degree
Örnekler
The architect ensured the rooms were in perfect proportion to each other.
Mimar, odaların birbirleriyle mükemmel orantıda olmasını sağladı.
The sculpture ’s beauty lies in its proportion and symmetry.
Heykelin güzelliği, orantı ve simetrisinde yatar.
05
oran
harmonious arrangement or relation of parts or elements within a whole (as in a design)
to proportion
01
orantılamak, orantılı olarak ayarlamak
to adjust the size or amount of something so it relates correctly to other elements
Transitive: to proportion sth
Örnekler
The artist proportioned the figure's limbs to match the realistic scale of the painting.
Sanatçı, figürün uzuvlarını resmin gerçekçi ölçeğine uyacak şekilde orantıladı.
Engineers proportioned the bridge's supports to evenly distribute weight.
Mühendisler, ağırlığı eşit şekilde dağıtmak için köprünün desteklerini orantıladı.
02
orantılamak, uyumlu hale getirmek
to design or shape something to have visually pleasing or harmonious relationships between its parts
Transitive: to proportion sth
Örnekler
The architect proportioned the windows to complement the building's symmetry.
Mimar, binanın simetrisini tamamlamak için pencereleri orantıladı.
Her dress was elegantly proportioned, with a fitted bodice and flowing skirt.
Elbisesi, oturan bir beden ve akıcı bir etek ile zarifçe orantılanmıştı.
Leksikal Ağaç
disproportion
proportionable
proportional
proportion
portion
port
