dark
dark
dɑrk
dark
British pronunciation
/dɑːk/

"dark"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

dark
01

karanlık

having very little or no light
dark definition and meaning
example
Örnekler
He walked down the dark alley, looking over his shoulder.
Omuzunun üzerinden bakarak, karanlık sokakta yürüdü.
He was reading in a dark corner of the library.
Kütüphanenin karanlık bir köşesinde okuyordu.
02

koyu

(of a color) having a deep or intense hue
dark definition and meaning
example
Örnekler
She wore a dark blue dress to the event.
Etkinlikte koyu mavi bir elbise giydi.
The walls were painted a dark shade of green, giving the room a cozy feel.
Duvarlar, odaya rahat bir his veren koyu bir yeşil tonunda boyanmıştı.
2.1

koyu

(of hair, skin, or eyes) characterized by a deep brown color that can range from light to very dark shades
dark definition and meaning
example
Örnekler
He was a tall man with dark hair that complemented his sharp features.
Keskin hatlarını tamamlayan koyu saçlı uzun boylu bir adamdı.
She decided to dye her hair dark to match her winter wardrobe.
Kış gardırobuna uyması için saçlarını koyu renge boyamaya karar verdi.
03

karanlık, şeytani

having evil or dishonorable qualities
example
Örnekler
The dark deeds of the villain made the hero's task seem impossible.
Kötü adamın karanlık işleri, kahramanın görevini imkansız gibi gösterdi.
His dark intentions were revealed only at the climax of the story.
Onun karanlık niyetleri sadece hikayenin doruk noktasında ortaya çıktı.
04

karanlık, kasvetli

causing feelings of sadness or gloom
example
Örnekler
The dark news about the company ’s future left everyone feeling disheartened.
Şirketin geleceği hakkındaki karanlık haberler herkesi moralsiz bıraktı.
His dark mood after the breakup made him withdraw from social activities.
Ayrılıktan sonraki kasvetli ruh hali onu sosyal aktivitelerden uzaklaştırdı.
4.1

kara mizah, karanlık

involving or characterized by black humor
example
Örnekler
The comedian 's dark jokes about death left the audience both laughing and uneasy.
Komedyenin ölüm hakkındaki kara mizahı izleyicileri hem güldürdü hem de huzursuz etti.
The film ’s dark humor explored the absurdity of tragic events in a way that was both shocking and hilarious.
Filmin kara mizahı, trajik olayların saçmalığını hem şok edici hem de komik bir şekilde ele aldı.
05

kapalı, faaliyet dışı

(of theater) closed to performances, often for maintenance, renovations, or between seasons
example
Örnekler
The theater was dark for the summer, undergoing renovations before the new season.
Tiyatro yaz boyunca kapalıydı, yeni sezondan önce yenileme çalışmaları yapılıyordu.
The theater will remain dark for two weeks while the cast rehearses for the upcoming play.
Oyuncular gelecek oyun için prova yaparken tiyatro iki hafta boyunca kapalı kalacak.
06

bilgisiz, habersiz

uninformed or lacking knowledge in a particular area
example
Örnekler
He was dark about the latest technological advancements, struggling to keep up with modern trends.
Son teknolojik gelişmeler hakkında bilgisizdi, modern trendlere ayak uydurmakta zorlanıyordu.
Though he was bright in other subjects, he was dark when it came to current events and world affairs.
Diğer konularda parlak olmasına rağmen, güncel olaylar ve dünya meseleleri söz konusu olduğunda karanlıktaydı.
07

karanlık, kasvetli

(of a period or situation) marked by significant unhappiness, distress, or unpleasantness, often associated with challenging events or experiences
example
Örnekler
The organization worked to support families during the dark times following the tragedy.
Organizasyon, trajediyi takip eden karanlık zamanlarda aileleri desteklemek için çalıştı.
Many people remember the dark days of the pandemic as a time of isolation and uncertainty.
Birçok insan, pandeminin karanlık günlerini bir yalnızlık ve belirsizlik zamanı olarak hatırlıyor.
08

karanlık, asık suratlı

(of an expression or look) conveying anger, often characterized by intensity or a brooding quality
example
Örnekler
She noticed the dark expression on his face as he listened to the criticism.
Eleştirileri dinlerken yüzündeki karanlık ifadeyi fark etti.
His dark glare sent a clear message that he was not pleased.
Onun karanlık bakışı, memnun olmadığını açık bir mesajla iletti.
09

derin, kadifemsi

(of a voice) possessing depth and richness
example
Örnekler
His dark voice filled the room, captivating everyone with its richness.
Onun koyu sesi odayı doldurdu, zenginliğiyle herkesi büyüledi.
The singer 's dark tones added an emotional depth to the ballad.
Şarkıcının koyu tonları balada duygusal bir derinlik kattı.
Dark
01

karanlık mekan

the state or quality of having no light
dark definition and meaning
example
Örnekler
The sudden dark made it hard to see anything in the dimly lit room.
Ani karanlık, loş ışıklı odada bir şey görmeyi zorlaştırdı.
He stumbled through the dark, relying on his sense of touch to navigate.
Karanlıkta el yordamıyla ilerlerken tökezledi.
02

gece

the period of time when daylight fades and darkness takes over
dark definition and meaning
example
Örnekler
The dark came quickly, leaving the hikers struggling to find their way back.
Karanlık çabucak geldi, yürüyüşçülerin yolunu bulmak için mücadele etmesine neden oldu.
He loved the peace that came with the dark, a perfect time for reflection.
Karanlığın beraberinde getirdiği huzuru seviyordu, düşünmek için mükemmel bir zaman.
03

koyu, karanlık

a color that is characterized by low brightness and a deep, muted quality, often associated with colors like black, navy, or deep burgundy
example
Örnekler
The artist preferred to work with darks to create a dramatic effect in his paintings.
Sanatçı, resimlerinde dramatik bir etki yaratmak için koyu tonlarla çalışmayı tercih etti.
Her dress was a rich dark that made her stand out at the gala.
Elbisesi, galada onu öne çıkaran zengin bir koyu renkti.
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store