gloomy
Örnekler
The sky grew increasingly gloomy as dark clouds gathered overhead, threatening to unleash a downpour.
Kara bulutlar başın üzerinde toplanırken, gökyüzü giderek daha kasvetli bir hal aldı ve bir sağanak yağış tehdidi oluşturdu.
The forecast predicted a gloomy day with persistent rain and overcast skies.
Hava tahmini, inatçı yağmur ve bulutlu gökyüzü ile kasvetli bir gün öngördü.
02
hüzünlü
having a sense of sadness or despondency, often reflecting a low or depressed mood
Örnekler
The book 's ending was so gloomy that many readers were left feeling disheartened.
Kitabın sonu o kadar kasvetliydi ki birçok okuyucu kendini cesareti kırılmış hissetti.
The news of the tragic event left a gloomy silence hanging in the air.
Trajik olayın haberi havada asılı kalan kasvetli bir sessizlik bıraktı.
03
karamsar, umutsuz
experiencing or expressing sadness or a general sense of unhappiness
Örnekler
She felt gloomy after hearing the disappointing news.
Hayal kırıklığı yaratan haberi duyduktan sonra kendini kasvetli hissetti.
His gloomy mood cast a shadow over the entire team.
Onun kasvetli ruh hali tüm takımın üzerine bir gölge düşürdü.
Örnekler
The gloomy room had only a small window, letting in minimal light.
Kasvetli odanın sadece küçük bir penceresi vardı ve çok az ışık alıyordu.
The gloomy forest canopy blocked out most of the sunlight, casting shadows below.
Kasvetli orman gölgeliği, güneş ışığının çoğunu engelledi ve altında gölgeler oluşturdu.
Leksikal Ağaç
gloomily
gloominess
gloomy
gloom



























