cloudy
Örnekler
I carried an umbrella with me because the weather looked cloudy.
Yanımda bir şemsiye taşıdım çünkü hava bulutlu görünüyordu.
I could n't see any stars because it was too cloudy at night.
Hiç yıldız göremedim çünkü gece hava çok bulutluydu.
02
kafa karıştırıcı, belirsiz
difficult to understand, often due to ambiguity
Örnekler
The instructions were cloudy, making it hard to follow.
Talimatlar belirsizdi, bu da takip etmeyi zorlaştırıyordu.
His explanation was so cloudy that no one knew what he meant.
Açıklaması o kadar bulanıktı ki kimse ne demek istediğini anlamadı.
Örnekler
The cloudy water in the reservoir indicated that it needed to be treated before use.
Rezervuardaki bulanık su, kullanılmadan önce arıtılması gerektiğini gösteriyordu.
After sitting for a while, the cloudy apple cider began to settle, revealing some sediment at the bottom.
Bir süre bekledikten sonra, bulanık elma şırası çökmeye başladı ve dibinde bazı tortular ortaya çıktı.
04
bulutlu, sütlü
(of a color) blended with white, giving it a softer, misty appearance
Örnekler
She chose cloudy blues and greens to give the room a gentle, serene vibe.
Odaya yumuşak, huzurlu bir hava vermek için bulutlu maviler ve yeşiller seçti.
The painting featured cloudy reds that created a sense of warmth and calm.
Tablo, sıcaklık ve sakinlik hissi yaratan bulutlu kırmızılar içeriyordu.
Örnekler
She stared at him, her eyes cloudy with unshed tears.
Ona ona baktı, gözleri bulanık dökülmemiş gözyaşlarıyla.
His voice cracked as he looked into her cloudy eyes, filled with sorrow.
Hüzün dolu, bulanık gözlerine bakarken sesi titredi.
06
bulutlu, kasvetli
overshadowed by feelings of sadness or anxiety
Örnekler
Her cloudy expression showed the weight of the bad news.
Onun bulutlu ifadesi, kötü haberin ağırlığını gösteriyordu.
His cloudy mood reflected the stress of the upcoming exam.
Onun bulutlu ruh hali, yaklaşan sınavın stresini yansıtıyordu.
Leksikal Ağaç
cloudiness
cloudy
cloud



























