heavily
hea
ˈhɛ
he
vi
vi
ly
li
li
British pronunciation
/ˈhɛvɪli/

"heavily"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

heavily
01

bolca, yoğun bir şekilde

in a large quantity or intense amount
example
Örnekler
The garden was watered heavily after the drought.
Bahçe, kuraklıktan sonra yoğun bir şekilde sulandı.
Snow fell heavily throughout the night.
Kar bütün gece yoğun bir şekilde yağdı.
1.1

şiddetle

to a great or considerable extent
heavily definition and meaning
example
Örnekler
The economy is heavily reliant on tourism.
Ekonomi, turizme büyük ölçüde bağımlıdır.
She is heavily involved in community work.
O, toplum çalışmalarında yoğun bir şekilde yer alıyor.
1.2

aşırı derecede, fazlaca

to an excessive or immoderate degree, especially regarding consumption or use
example
Örnekler
After the party, he was found to have been drinking heavily.
Partiden sonra aşırı içtiği ortaya çıktı.
She smoked heavily for years before quitting.
Bırakmadan önce yıllarca ağır bir şekilde sigara içti.
02

ağır bir şekilde, şiddetle

with great force, pressure, or intensity
example
Örnekler
The ball landed heavily on the floor.
Top ağır bir şekilde yere düştü.
He hit the door heavily with his fist.
Yumruğuyla kapıya şiddetle vurdu.
2.1

ağır bir şekilde, derinden

in a way that feels mentally or emotionally oppressive
example
Örnekler
Guilt lay heavily on her mind.
Suçluluk zihninde ağır bir şekilde yatıyordu.
The news weighed heavily on them.
Haber onlara ağır geldi.
2.2

ağır ağır, ağır adımlarla

in a way that suggests physical bulk or ponderous movement
example
Örnekler
The soldier marched heavily across the field.
Asker tarlada ağır adımlarla yürüdü.
The elephant moved heavily through the brush.
Fil, çalılıkların arasından ağır ağır hareket etti.
2.3

ağır ağır, zorlukla

in a labored, strained, or difficult manner
example
Örnekler
He breathed heavily after the sprint.
Sprintin ardından ağır bir şekilde nefes aldı.
She panted heavily in the heat.
Sıcakta ağır ağır soluk soluğa kaldı.
2.4

ağır ağır, hüzünle

in a slow, deliberate way that suggests sadness or emotional weight
example
Örnekler
She nodded heavily, unable to speak.
O, konuşamayarak ağır bir şekilde başını salladı.
He sat down heavily and said nothing.
Ağır ağır oturdu ve hiçbir şey söylemedi.
03

ağır bir şekilde, sağlam bir şekilde

in a manner suited for heavy-duty use
example
Örnekler
The facility was heavily fortified.
Tesis ağır bir şekilde güçlendirilmişti.
They arrived in a heavily armored vehicle.
Ağır zırhlı bir araçla geldiler.
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store