The breadline
01
açlık sınırında olmak
an informal threshold of income that marks the level at which a person or household is regarded as very poor or barely able to afford basic necessities
Idiom
Örnekler
Charities warned that cuts to benefits would push more seniors down onto the breadline.
Hayır kuruluşları, yardımlardaki kesintilerin daha fazla yaşlıyı yoksulluk sınırının altına iteceği konusunda uyardı.
Economists argued that the official measure underestimated the number of households actually on the breadline.
Ekonomistler, resmi ölçünün aslında yoksulluk sınırında olan hane sayısını hafife aldığını savundu.
02
yemek kuyruğu, yardım kuyruğu
a line of people waiting to receive free food or other emergency relief distributed by a charity, agency, or community group
Örnekler
Volunteers handed out sandwiches to those standing in the breadline outside the community center.
Gönüllüler, toplum merkezinin dışında aşevi kuyruğunda bekleyenlere sandviç dağıttı.
During the weeks after the factory closed, the breadline at the church grew longer each morning.
Fabrika kapandıktan sonraki haftalarda, kilisedeki aşevi kuyruğu her sabah daha uzun oluyordu.
