to meet
01
buluşmak, görüşmek
to come together as previously scheduled for social interaction or a prearranged purpose
Intransitive: to meet somewhere
Örnekler
We will meet at the coffee shop for a chat tomorrow.
Yarın sohbet etmek için kafede buluşacağız.
She suggested meeting at the library to study together.
Birlikte çalışmak için kütüphanede buluşmayı önerdi.
1.1
buluşmak, karşılamak
to go a designated place and await the arrival of a specific person or thing
Transitive: to meet sb somewhere
Örnekler
She agreed to meet him at the airport when his flight lands.
Uçağı indiğinde onunla havaalanında buluşmayı kabul etti.
Can you meet me at the bus stop after work?
İşten sonra benimle otobüs durağında buluşabilir misin?
1.2
bir araya gelmek
to gather or assemble formally for a meeting or discussion
Intransitive: to meet | to meet point in time
Örnekler
The team will meet tomorrow to discuss the project's progress.
Ekip, projenin ilerlemesini tartışmak için yarın toplanacak.
The board of directors will meet next week to review the financial reports.
Yönetim kurulu, finansal raporları incelemek için gelecek hafta toplanacak.
02
tanışmak
to see and talk to someone for the first time, typically when getting introduced or becoming acquainted
Transitive: to meet sb
Intransitive
Örnekler
I will meet my new coworker at the orientation tomorrow.
Yarın oryantasyonda yeni iş arkadaşımla tanışacağım.
They met for the first time at a mutual friend's party.
Bir ortak arkadaşlarının partisinde ilk kez tanıştılar.
03
karşılaşmak, rastlamak
to unexpectedly encounter someone and engage in conversation with them
Transitive: to meet sb
Örnekler
I happened to meet my old friend at the coffee shop yesterday.
Dün kahve dükkanında eski arkadaşımla karşılaştım.
We met by chance at the park and struck up a fascinating conversation.
Parkta tesadüfen tanıştık ve büyüleyici bir sohbet başlattık.
04
karşılaşmak, rastlamak
to come close to someone or something while passing by
Transitive: to meet sb/sth
Örnekler
While cycling through the forest, we met a solitary deer.
Ormanda bisiklet sürerken, yalnız bir geyikle karşılaştık.
As I walked down the street, I met a friendly dog.
Sokakta yürürken, dost canlısı bir köpekle karşılaştım.
05
ulaşmak, yerine getirmek
to successfully accomplish or fulfill a task, goal, or requirement as expected or necessary
Transitive: to meet a goal or requirement
Örnekler
She worked hard to meet her sales target for the month.
O, ayın satış hedefini tuturmak için çok çalıştı.
The team collaborated effectively to meet the project deadline.
Ekip, proje teslim tarihini karşılamak için etkili bir şekilde işbirliği yaptı.
06
karşılaşmak, yüzleşmek
to be subjected to or challenged by a certain fate, circumstance, attitude, etc.
Transitive: to meet a fate or circumstance
Örnekler
He met unexpected obstacles during his journey.
Yolculuğu sırasında beklenmedik engellerle karşılaştı.
The company met financial difficulties last year.
Şirket geçen yıl mali zorluklarla karşılaştı.
07
karşılamak, almak
to receive a particular reaction or get a specific result
Transitive: to meet sth with a reaction
Intransitive: to meet with a reaction
Örnekler
Her suggestion met with approval from the team.
Önerisi, ekip tarafından onaylandı.
His idea was met with skepticism from his peers.
Fikri, akranları tarafından şüphecilikle karşılandı.
08
yüzleşmek, karşılamak
to confront or address something directly and head-on
Transitive: to meet a situation
Örnekler
She decided to meet her fears and tackle them one by one.
O, korkularıyla yüzleşmeye ve onları tek tek ele almaya karar verdi.
When confronted with criticism, he chose to meet it with constructive responses.
Eleştirilerle karşılaştığında, onları yapıcı yanıtlarla karşılamayı seçti.
09
karşılaşmak (spor)
to engage in a game, fight, etc. with an opponent, particularly in a sports competition
Intransitive
Transitive: to meet an opponent
Örnekler
Our team will meet theirs in the championship game.
Takımımız şampiyonluk maçında onların takımıyla karşılaşacak.
The two boxers will meet in the ring tonight.
İki boksör bu gece ringde karşılaşacak.
10
buluşmak, birleşmek
to come into contact with or to join together
Intransitive
Örnekler
The two rivers meet at the confluence, creating a stunning natural spectacle.
İki nehir birleşme noktasında buluşur, büyüleyici bir doğa manzarası oluşturur.
The gears in the machine need to meet precisely for it to function smoothly.
Makinenin dişlilerinin sorunsuz çalışması için tam olarak birleşmesi gerekiyor.
11
görünmek, ortaya çıkmak
to become perceptible by the senses, such as sight or hearing
Transitive: to meet the senses
Örnekler
The breathtaking landscape met their eyes as they reached the mountaintop.
Dağın zirvesine ulaştıklarında gözlerine çarpıcı manzara çarptı.
As they entered the forest, a mysterious rustling met their ears.
Ormana girdiklerinde, gizemli bir hışırtı kulaklarına çarpıyordu.
12
karşılamak, ödemek
to cover a cost or pay for something, typically a financial obligations or expenses
Transitive: to meet a cost
Örnekler
The scholarship will meet the tuition fees for her education.
Burs, eğitimi için öğrenim ücretlerini karşılayacak.
The bill for the dinner will be met by the host.
Akşam yemeğinin hesabı ev sahibi tarafından karşılanacak.
Meet
01
karşılaşma, atletik toplantı
a meeting at which a number of athletic contests are held
meet
01
uygun, münasip
being precisely fitting and right
Leksikal Ağaç
meeter
meeting
meet
