Filibuster
01
filibuster, yasama engelleme taktiği
a legislative tactic used to delay or block the passage of a bill by giving prolonged speeches or using other time-consuming methods
Örnekler
The senator launched a filibuster to stop the vote on the bill.
Senatör, yasa tasarısının oylamasını durdurmak için bir filibuster başlattı.
The filibuster lasted for over 15 hours.
Filibuster 15 saatten fazla sürdü.
1.1
filibuster, yasama engelleyicisi
a legislator who engages in prolonged speaking to delay or obstruct legislative action
Örnekler
The filibuster spoke for hours without yielding the floor.
Filibuster saatlerce konuşarak sözü bırakmadı.
Reporters gathered to hear the filibuster in the senate chamber.
Gazeteciler, senato odasında filibuster'ı dinlemek için toplandı.
to filibuster
01
işi uzatmak
(in a legislature) to prevent imposing the required procedures by making long speeches
Intransitive: to filibuster
Transitive: to filibuster a bill or legislation
Örnekler
The minority party vowed to filibuster the tax reform bill.
Azınlık partisi, vergi reformu yasa tasarısını filibuster etmeye yemin etti.
She filibustered for nearly a full day to stop the legislation.
O, mevzuatı durdurmak için neredeyse tam bir gün boyunca filibuster yaptı.
