blunt
01
açık sözlü, doğrudan
having a plain and sometimes harsh way of expressing thoughts or opinions
Örnekler
Instead of sugarcoating the feedback, she gave a blunt assessment of the project's shortcomings.
Geri bildirimi şeker kaplamak yerine, projenin eksiklikleri hakkında açık bir değerlendirme yaptı.
His blunt refusal to participate in the discussion left the team surprised and disappointed.
Tartışmaya katılmayı kesin bir şekilde reddetmesi, ekibi şaşkına çevirdi ve hayal kırıklığına uğrattı.
02
kör, keskin olmayan
not sharp or having a dull edge, making it ineffective for cutting or piercing
Örnekler
The blunt knife struggled to slice through the tough meat.
Kör bıçak sert eti kesmekte zorlandı.
He used a blunt pencil to fill in the form.
Formu doldurmak için kör bir kalem kullandı.
03
kör, keskin olmayan
lacking a sharp or pointed edge
Örnekler
The toddler 's crayon had a blunt end, making it safe for coloring.
Küçük çocuğun boya kaleminin küt bir ucu vardı, bu da onu boyama için güvenli hale getiriyordu.
The table leg was blunt, with a rounded end to prevent injuries from bumps.
Masa bacağı küt idi, çarpmalardan kaynaklanan yaralanmaları önlemek için yuvarlak bir uca sahipti.
04
doğrudan, açık
devoid of any qualifications or disguise or adornment
to blunt
01
to make something less strong, forceful, or extreme
Örnekler
Repetition can blunt the impact of a shocking story.
Noise and distractions blunted the effect of the lecture.
02
körletmek, keskinliğini azaltmak
to make something less sharp, often referring to an edge or point, resulting in a decreased ability to cut or pierce
Transitive
Örnekler
The chef had to blunt the knife's edge after it became dull from frequent use.
Şef, sık kullanımdan dolayı körleşen bıçağın keskinliğini köreltmek zorunda kaldı.
She accidentally blunted the tip of the pencil while writing too forcefully.
Çok sert yazarken yanlışlıkla kalemin ucunu köreltti.
03
to reduce liveliness, force, or energy
Örnekler
The long illness blunted her physical vigor.
Routine work can blunt one's motivation over time.
04
körleşmek, keskinliğini yitirmek
to become less sharp or to lose the ability to cut or pierce effectively over time or through use
Intransitive
Örnekler
The knife began to blunt after repeated use on tough meats.
Bıçak, sert etler üzerinde tekrar tekrar kullanıldıktan sonra körelmeye başladı.
Over time, the edges of the tools will blunt if they are not properly maintained.
Zamanla, aletlerin kenarları uygun şekilde bakım yapılmazsa körelir.
Örnekler
He attempted to blunt his anger by taking deep breaths and counting to ten.
Derin nefesler alarak ve ona kadar sayarak öfkesini yumuşatmaya çalıştı.
The therapist taught her techniques to blunt her anxiety during stressful situations.
Terapist ona stresli durumlarda kaygısını hafifletmek için teknikler öğretti.
Blunt
01
blunt, kalın esrar sigarası
a cigar hollowed out and refilled with marijuana
SlangÖrnekler
He rolled a blunt and passed it around the circle.
Bir blunt sardı ve onu çevrede dolaştırdı.
They smoked a blunt on the way to the concert.
Konsere giderken bir blunt içtiler.
Leksikal Ağaç
bluntly
bluntness
blunt
