to lighten
01
rengini açmak
to make something brighter or clearer in color
Transitive: to lighten the color of something
Örnekler
Adding a white paint can lighten the color of the walls and make the room appear larger.
Beyaz boya eklemek duvarların rengini açabilir ve odayı daha büyük gösterebilir.
She used a highlighting technique to lighten her hair for a sun-kissed look.
Güneş yanığı bir görünüm için saçlarını açmak için bir vurgulama tekniği kullandı.
02
hafifletmek, azaltmak
to reduce pressure or intensity
Transitive: to lighten a burden or pressure
Örnekler
Taking short breaks during work can lighten the mental load.
Çalışma sırasında kısa molalar vermek zihinsel yükü hafifletebilir.
Ongoing efforts are currently lightening the workload for the team.
Devam eden çabalar şu anda ekibin iş yükünü hafifletiyor.
03
neşelendirmek, hafifletmek
to make more cheerful and lessen tension or seriousness
Transitive: to lighten the mood
Örnekler
Sharing jokes and laughter with coworkers helped to lighten the atmosphere in the office.
İş arkadaşlarıyla şakalar ve kahkahalar paylaşmak ofisteki atmosferi hafifletmeye yardımcı oldu.
After a long day of work, he watched a comedy to lighten his mood and relax.
Uzun bir iş gününden sonra, ruh halini hafifletmek ve rahatlamak için bir komedi izledi.
04
rengi daha açık olmak
to become brighter or clearer in color
Intransitive
Örnekler
As the clouds dispersed, the sky began to lighten, turning from gray to a pale blue.
Bulutlar dağılırken, gökyüzü ağarmaya başladı, griden soluk bir maviye dönüştü.
Over time, the stain on the fabric started to lighten, eventually fading away completely.
Zamanla, kumaştaki leke açılmaya başladı ve sonunda tamamen kayboldu.
05
neşelenmek, keyfi yerine gelmek
to become more cheerful in demeanor or mood
Intransitive
Örnekler
Her face lit up with a smile, and her mood began to lighten as she spent time with her friends.
Yüzü bir gülümsemeyle aydınlandı ve arkadaşlarıyla vakit geçirirken ruh hali neşelenmeye başladı.
As the party progressed, the atmosphere began to lighten, with guests laughing and chatting.
Parti ilerledikçe, ortam ağırlığını kaybetmeye başladı, misafirler gülüyor ve sohbet ediyordu.
06
hafifletmek, rahatlatmak
to decrease in weight or pressure of a burden
Intransitive
Örnekler
With each step forward, the burden on his shoulders started to lighten.
Her ileri adımda, omuzlarındaki yük hafiflemeye başladı.
As the airplane ascended, the pressure in the cabin lightened.
Uçak yükseldikçe, kabin içindeki basınç hafifledi.
07
hafifletmek, yükünü azaltmak
to reduce the weight or pressure of a burden
Transitive: to lighten weight of a physical burden
Örnekler
She lightened her load by removing unnecessary items from her backpack before the hike.
Yürüyüşten önce sırt çantasından gereksiz eşyaları çıkararak yükünü hafifletti.
The engineer proposed redesigning the structure to lighten the load on the bridge.
Mühendis, köprüdeki yükü hafifletmek için yapıyı yeniden tasarlamayı önerdi.
Leksikal Ağaç
enlighten
lightening
lighten



























