to deflect
01
saptırmak, yönünü değiştirmek
to change direction or turn aside, typically as a result of encountering an obstacle or external force
Intransitive
Örnekler
When light travels from air into water, it tends to deflect.
Işık havadan suya geçtiğinde, sapma eğilimindedir.
The bullet hit a hard surface and began to deflect.
Mermi sert bir yüzeye çarptı ve sapmaya başladı.
02
yönünü değiştirmek
to redirect focus or diverting someone's attention from a particular subject or matter
Transitive: to deflect a subject or issue
Örnekler
Her ability to deflect blame during international negotiations contributed to the successful resolution of the conflict.
Uluslararası müzakereler sırasında suçu saptırma yeteneği, çatışmanın başarılı bir şekilde çözülmesine katkıda bulundu.
The savvy manager was able to deflect criticism by acknowledging concerns.
Anlayışlı yönetici, endişeleri kabul ederek eleştirileri saptırabildi.
03
saptırmak, yönünü değiştirmek
to alter the course or direction of something, especially from its original path or trajectory
Transitive: to deflect sth
Örnekler
The armored tank was designed with sloped surfaces to deflect incoming projectiles.
Zırhlı tank, gelen mermileri saptırmak için eğimli yüzeylerle tasarlandı.
The aerodynamic engineers worked on a wing design that would efficiently deflect air currents.
Aerodinamik mühendisleri, hava akımlarını verimli bir şekilde saptıracak bir kanat tasarımı üzerinde çalıştılar.
04
oluşmasını önlemek
to stop a person from doing what they initially intended
Transitive: to deflect sb from sth
Örnekler
The skilled diplomat managed to deflect the leader from launching an attack.
Yetkili diplomat, liderin bir saldırı başlatmasını saptırmayı başardı.
Friends and family tried to deflect him from his self-destructive habits.
Arkadaşları ve ailesi, onu kendine zarar veren alışkanlıklarından saptırmaya çalıştı.
Leksikal Ağaç
deflective
deflector
deflect



























