to crack up
[phrase form: crack]
01
kahkahalarla gülmek, katıla katıla gülmek
to laugh in a loud or uncontrollable manner
Örnekler
As they watched the comedy show, the friends continuously cracked up at the clever and witty dialogues.
Komedi şovunu izlerken, arkadaşlar zeki ve nükteli diyaloglara sürekli kahkahalarla gülüyorlardı.
During the lighthearted conversation, they could n't help but crack up at each other's humorous stories.
Neşeli sohbet sırasında, birbirlerinin komik hikayelerine kahkahalarla gülmekten kendilerini alamadılar.
02
kahkahalarla güldürmek, katıla katıla güldürmek
to make someone laugh in a lively or uncontrollable manner
Örnekler
The comedian 's hilarious jokes never failed to crack up the audience during the stand-up show.
Komediyenin komik şakaları, stand-up gösterisi sırasında seyirciyi kahkahalara boğmaktan asla geri kalmadı.
His witty remarks and funny anecdotes always managed to crack up his friends at social gatherings.
Onun zeki sözleri ve komik anekdotları her zaman sosyal toplantılarda arkadaşlarını kahkahalara boğmayı başarırdı.
03
çatlamak, psikolojik olarak çökmek
to experience a mental or emotional collapse, often under extreme stress or pressure
Örnekler
After months of intense workload and minimal rest, the constant pressure caused him to crack up, leading to burnout.
Aylarca süren yoğun iş yükü ve asgari dinlenmenin ardından, sürekli baskı onun çökmesine neden oldu ve tükenmişliğe yol açtı.
Witnessing the accident left her emotionally shaken, and she started to crack up when recounting the details.
Kazaya tanık olmak onu duygusal olarak sarsmıştı ve detayları anlatırken çökme noktasına geldi.
04
övmek, yüceltmek
to describe something or someone in a positive and enthusiastic way
Örnekler
The journalist cracked up the new restaurant, praising its innovative menu and cozy ambiance in the review.
Gazeteci yeni restoranı övdü, incelemede yenilikçi menüsünü ve rahat atmosferini öne çıkardı.
The professor cracked up the student's research, praising its thorough analysis and original insights.
Profesör, öğrencinin araştırmasını övdü, kapsamlı analizi ve özgün içgörüleri için övgüler yağdırdı.
05
parçalamak, hasar vermek
to damage or completely destroy a vehicle in a crash
Örnekler
The motorist narrowly avoided cracking up his car when he swerved to miss a pedestrian.
Sürücü, bir yayayı kaçırmak için ani bir manevra yaptığında arabasını parçalamaktan kıl payı kurtuldu.
The investigation revealed that the pilot 's error led the small plane to crack up during landing.
Sorusturma, pilotun hatasinin küçük ucagin iniş sirasinda parçalanmasina yol actigini ortaya çikardi.
06
dalga geçmek, şaka yapmak
to tease or joke about someone, often playfully
Örnekler
They 're always cracking up at me for my accent.
Aksanım yüzünden benimle her zaman dalga geçiyorlar.
He cracked up at his brother all through dinner.
O, akşam yemeği boyunca kardeşiyle dalga geçti.



























