overdue
01
vadesi geçmiş
not paid, done, etc. within the required or expected timeframe
Örnekler
The bill payment is overdue, and late fees may apply.
Fatura ödemesi gecikmiş durumda ve gecikme ücretleri uygulanabilir.
Her assignment submission is overdue, and she needs to turn it in as soon as possible.
Ödev teslimi gecikmiş durumda ve en kısa sürede teslim etmesi gerekiyor.
1.1
gecikmiş, gecikmeli
(of women) not having one's menstrual period at the expected or scheduled time
Örnekler
Being a few days overdue, she decided to take a pregnancy test.
Birkaç gün gecikmiş olarak, bir hamilelik testi yapmaya karar verdi.
The doctor advised her to monitor her cycle closely if she was overdue again.
Doktor, eğer tekrar gecikmişse döngüsünü yakından takip etmesini tavsiye etti.
1.2
gecikmiş, geç
(of babies) not being born by the expected date
Örnekler
Their baby was ten days overdue, so the doctor scheduled an induction.
Bebekleri on gün gecikmişti, bu yüzden doktor indüksiyon planladı.
She was feeling anxious because her baby was already a week overdue.
Bebeği zaten bir hafta geciktiği için endişeli hissediyordu.
1.3
gecikmiş, süresi dolmuş
(of a borrowed library book) having been kept longer than the permitted borrowing period
Örnekler
She received a notice that her library book was overdue and needed to be returned immediately.
Kütüphane kitabının geç kaldığını ve derhal iade edilmesi gerektiğini bildiren bir uyarı aldı.
He found two overdue books in his backpack weeks after the return date.
İade tarihinden haftalar sonra sırt çantasında iki geçikmiş kitap buldu.
02
gecikmiş, ertelenmiş
referring to something that should have happened or been completed earlier but has been delayed or postponed
Örnekler
The government finally implemented the overdue reforms that citizens had been demanding for years.
Hükümet nihayet vatandaşların yıllardır talep ettiği gecikmiş reformları uyguladı.
Her promotion was long overdue, considering her consistent hard work and dedication.
Tutarlı çalışması ve adanmışlığı göz önüne alındığında, onun terfisi çoktan hak edilmişti.
03
aşırı, ölçüsüz
excessive or more than what is appropriate or fair
Örnekler
He claimed an overdue share of the profits, far exceeding his contribution to the project.
Projeye katkısını çok aşan bir aşırı kâr payı talep etti.
The manager 's overdue demands put unnecessary strain on the employees.
Yöneticinin aşırı talepleri, çalışanlar üzerinde gereksiz bir baskı oluşturdu.
Leksikal Ağaç
overdue
due
