to compromise
01
uzlaşmak
to come to an agreement after a dispute by reducing demands
Intransitive: to compromise on a disputed issue
Örnekler
In a business negotiation, both parties compromised on pricing to secure a mutually beneficial deal.
Bir iş görüşmesinde, her iki taraf da karşılıklı fayda sağlayan bir anlaşma yapmak için fiyat konusunda taviz verdi.
The siblings compromised on the choice of movie by selecting one that appealed to both of their interests.
Kardeşler, her ikisinin de ilgisini çeken bir film seçerek film seçimi konusunda uzlaştılar.
02
tehlikeye atmak
to put someone or something in danger, particularly by being careless
Transitive: to compromise sth
Örnekler
His habit of sharing sensitive information online could compromise the security of the entire system.
Hassas bilgileri çevrimiçi paylaşma alışkanlığı, tüm sistemin güvenliğini tehlikeye atabilir.
Reckless driving can compromise the safety of passengers.
Dikkatsiz sürüş, yolcuların güvenliğini tehlikeye atabilir.
03
uzlaşmak
to settle a disagreement or conflict by both sides making concessions
Intransitive
Örnekler
Despite their differing opinions, they knew they needed to compromise in order to maintain a harmonious relationship.
Farklı görüşlerine rağmen, uyumlu bir ilişki sürdürmek için taviz vermeleri gerektiğini biliyorlardı.
The team members were willing to compromise in order to achieve a consensus.
Ekip üyeleri, bir fikir birliğine varmak için taviz vermeye hazırdı.
Compromise
01
uzlaşma
a middle state between two opposing situations that is reached by slightly changing both of them, so that they can coexist
Örnekler
They reached a compromise by agreeing to share responsibilities equally.
Sorumlulukları eşit şekilde paylaşmayı kabul ederek bir uzlaşmaya vardılar.
The two companies found a compromise that allowed them to work together on the project.
İki şirket, proje üzerinde birlikte çalışmalarına izin veren bir uzlaşma buldu.
02
uzlaşma
an agreement between two parties in which each side makes concessions to settle a dispute or reach a deal
Örnekler
The nations reached a compromise on trade tariffs.
Both sides agreed to a compromise after lengthy negotiations.
Leksikal Ağaç
compromiser
compromising
compromise
