Compulsion
01
titizlik
a strong and irresistible urge to do something
Örnekler
Even though he knew it was a bad idea, he felt a compulsion to call his ex late at night.
Bunun kötü bir fikir olduğunu bilse de, gece yarısı eski sevgilisini aramak için bir dürtü hissetti.
The compulsion to check his phone every few minutes disrupted his focus on the task at hand.
Telefonunu her birkaç dakikada bir kontrol etme dürtüsü, elindeki işe odaklanmasını bozdu.
02
mecburiyet
a strong urge to do or say something that might be a bad idea
Örnekler
Even though it was n't her secret to share, she felt a compulsion to tell her friends.
Paylaşması gereken bir sır olmasa da, arkadaşlarına söyleme dürtüsü hissetti.
Even though she promised herself she would n't mention it, the compulsion to talk about her achievements was too strong to resist.
Kendisine bunu bahsetmeyeceğine söz vermesine rağmen, başarıları hakkında konuşma dürtüsü direnilemeyecek kadar güçlüydü.
03
zorlama, mecburiyet
using force to cause something to occur
Leksikal Ağaç
compulsion
compuls
