to creep up on
[phrase form: creep]
01
sinsice yaklaşmak, yavaşça yaklaşmak
to move slowly and gradually toward someone or something without being noticed
Örnekler
Trying not to spoil the surprise, Sarah had to carefully creep up on her friend's house to join the birthday celebration unnoticed.
Sürprizi bozmamaya çalışan Sarah, doğum günü kutlamasına fark edilmeden katılmak için arkadaşının evine sessizce yaklaşmak zorunda kaldı.
The spy needed to infiltrate the enemy base, so he meticulously planned to creep up on the guards, avoiding any detection.
Casus düşman üssüne sızmak zorundaydı, bu yüzden gardiyanlara sinsice yaklaşmak için titizlikle plan yaptı, herhangi bir tespitten kaçınarak.
02
gizlice yaklaşmak, beklenmedik bir şekilde gelmek
(of a date or an event) to come or happen sooner than one was expecting
Örnekler
The deadline for the project crept up on us, catching us by surprise.
Projenin son teslim tarihi beklediğimizden erken gelip bizi yakalayarak bizi şaşırttı.
As the exam date crept up on the students, they realized the need for focused preparation.
Sınav tarihi öğrencilere yaklaştıkça, odaklanmış bir hazırlığın gerekliliğini fark ettiler.
03
yavaş yavaş hissetmek, gitgide farkına varmak
to gradually experience a feeling, state, etc. in a more clear and noticeable manner
Örnekler
As he celebrated his 40th birthday, the awareness of getting older crept up on him, and he reflected on the passing of time.
40. yaş gününü kutlarken, yaşlanmanın farkındalığı yavaş yavaş üzerine çöktü ve zamanın geçişi üzerine düşündü.
The financial difficulties started to creep up on her after months of overspending, and she suddenly found herself in a tight situation.
Aşırı harcamaların ardından finansal zorluklar ona yavaş yavaş yaklaşmaya başladı ve aniden kendini zor bir durumda buldu.



























