willy-nilly
01
istemeyerek istemeyerek, zorla
in a way that happens regardless of someone's wishes or control
Örnekler
She was dragged willy-nilly into the argument.
O, tartışmaya istemeyerek de olsa sürüklendi.
He had to move out willy-nilly when the building was sold.
Bina satıldığında istemese de taşınmak zorunda kaldı.
02
rastgele, düşüncesizce
in a disorganized or careless manner
Örnekler
Papers were stacked willy-nilly across the desk.
Kağıtlar masanın üzerine rastgele yığılmıştı.
The funds were distributed willy-nilly, with no system.
Fonlar rastgele, hiçbir sistem olmadan dağıtıldı.
willy-nilly
Örnekler
His willy-nilly approach to commitments made him an unreliable partner.
Taahhütlere karşı kararsız yaklaşımı onu güvenilmez bir ortak yaptı.
She gave a willy-nilly response, unable to decide whether to accept the offer.
O, teklifi kabul edip etmeyeceğine karar veremeyerek rastgele bir yanıt verdi.
02
düzensiz, karmakarışık
lacking order or proper structure
Örnekler
The office was filled with willy-nilly piles of paper and half-finished reports.
Ofis, rastgele yığılmış kağıt yığınları ve yarısı bitmiş raporlarla doluydu.
Their willy-nilly budgeting left them with no savings at the end of the year.
Onların gelişigüzel bütçelemesi yıl sonunda hiçbir tasarruf bırakmadı.



























