confused
01
sersem
feeling uncertain or not confident about something because it is not clear or easy to understand
Örnekler
She felt confused after reading the complicated instructions.
Karmaşık talimatları okuduktan sonra kafası karışmış hissetti.
He seemed confused about which direction to take in his career.
Kariyerinde hangi yöne gideceği konusunda kafası karışık görünüyordu.
1.1
zihni bulanık
lacking clarity or awareness, often due to disorientation in terms of time, place, or identity
Örnekler
The elderly man became confused and could n't remember where he had left his keys.
Yaşlı adam şaşırdı ve anahtarlarını nerede bıraktığını hatırlayamadı.
The patient became confused, not recognizing her surroundings or the people around her.
Hasta şaşırmış hale geldi, çevresini veya etrafındaki insanları tanımıyordu.
02
kafası karışık, şaşkın
lacking clear reasoning or logical connection
Örnekler
His confused thinking led him to make an illogical choice that did n't match his usual behavior.
Onun kafası karışık düşüncesi, onu alışılmadık davranışıyla uyuşmayan mantıksız bir seçim yapmaya yöneltti.
The confused explanation only added to the misunderstanding.
Kafa karıştırıcı açıklama yalnızca yanlış anlamayı artırdı.
03
kafası karışık, dağınık
having a chaotic or disorganized state, making it challenging to interpret or follow
Örnekler
The confused mess of papers on his desk made it impossible to find the important document.
Masasındaki karmaşık kağıt yığını, önemli belgeyi bulmayı imkansız hale getirdi.
The confused traffic patterns during the construction project created major delays.
İnşaat projesi sırasında kafa karıştırıcı trafik düzenleri büyük gecikmelere neden oldu.
Leksikal Ağaç
confusedly
confusedness
unconfused
confused
confuse



























