disjointed
01
kopuk
not connected in an orderly or coherent way
Örnekler
His disjointed speech made it difficult to understand his main point.
Onun kopuk konuşması ana noktasını anlamayı zorlaştırdı.
The film 's disjointed plot left viewers confused and disengaged.
Filmin kopuk kurgusu izleyicileri kafası karışık ve ilgisiz bıraktı.
02
çıkık, yerinden oynamış
physically detached, especially where two parts are normally connected
Örnekler
The skeleton had a disjointed shoulder from the fall.
İskeletin düşüşten dolayı çıkık bir omzu vardı.
The archaeologists found disjointed bones scattered across the site.
Arkeologlar, alana dağılmış ayrık kemikler buldu.
Leksikal Ağaç
disjointedly
disjointedness
disjointed
jointed
joint



























