to tingle
01
karıncalanmak, yanmak
to make a part of the body feel a bit ticklish or have a slight, unusual sensation
Transitive: to tingle a part of the body
Örnekler
The minty lotion tingles my skin after applying it.
Nane losyonu uygulandıktan sonra cildimi karıncalandırıyor.
Right now, the warming sensation of the massage oil is tingling my back.
Şu anda, masaj yağının ısınma hissi sırtımı karıncalandırıyor.
Tingle
01
karıncalanma, iğnelenme
a slight sensation like many tiny pins and needles, usually felt on the skin or in the extremities
Örnekler
After sitting cross‑legged for an hour she felt a tingle creeping down her foot.
Bir saat boyunca bağdaş kurarak oturduktan sonra, ayağından aşağıya doğru süzülen bir karıncalanma hissetti.
The sudden cold wind sent a tingle across his bare forearms.
Ani soğuk rüzgar, çıplak ön kollarında bir karıncalanma hissi yarattı.
02
a brief, almost pleasurable fear, felt physically as a shiver
Örnekler
She felt a tingle of excitement when the curtain rose and the orchestra began.
Perde kalktığında ve orkestra başladığında bir heyecan titremesi hissetti.
The final line of the speech gave the audience a collective tingle down the spine.
Konuşmanın son cümlesi, izleyicilere toplu bir ürperti hissi verdi.
