to move up
[phrase form: move]
01
yükselmek, ilerlemek
to be promoted to a better position or job in life
Örnekler
After years of hard work, she finally moved up to a managerial position in the company.
She has often inspired others to move up by setting ambitious career goals and working towards them.
02
bir üst sınıfa yükselmek
to move to a higher place
Örnekler
The elevator is moving up to the third floor.
Asansör üçüncü kata çıkıyor.
The climbers moved up the mountainside all day long.
Dağcılar bütün gün boyunca dağın yamacını tırmandılar.
2.1
yukarı çıkmak, yükseltmek
to be elevated or moved to a higher place
Örnekler
The crane is moving the heavy crate up to the roof.
Vinç, ağır sandığı çatıya yükseltiyor.
The movers moved the furniture up to the third floor.
Taşıyıcılar mobilyaları üçüncü kata çıkardılar.
03
üst sınıfa geçirmek, yükseltmek
to allow a student to go to a higher level or class within an educational system
Örnekler
Teachers often collaborate to identify students who should be moved up to more challenging coursework to ensure they are continually engaged.
Öğretmenler, sürekli olarak meşgul olduklarından emin olmak için daha zorlu derslere geçirilmesi gereken öğrencileri belirlemek için sıklıkla işbirliği yapar.
Recognizing their dedication, the principal moved the entire group of high-achieving students up a grade level.
Özverilerini takdir eden müdür, yüksek başarı gösteren öğrencilerin tüm grubunu bir üst sınıfa geçirdi.
3.1
üst sınıfa geçmek, bir üst seviyeye çıkmak
to pass to a higher level or class within an educational system, often based on academic performance or progress
Örnekler
The school 's policy ensures that students who meet the criteria will move up seamlessly to the appropriate grade level.
Okul politikası, kriterleri karşılayan öğrencilerin uygun sınıf seviyesine sorunsuz bir şekilde geçeceğini garanti eder.
Students who consistently perform well academically have the opportunity to move up at the end of each school year
Akademik olarak sürekli iyi performans gösteren öğrenciler, her okul yılının sonunda üst sınıfa geçme fırsatına sahiptir.
04
öne almak, daha erken bir tarihe almak
to reschedule an event or activity to occur at an earlier date or time than originally planned
Örnekler
Please move up your dinner reservation to an earlier time.
Lütfen akşam yemeği rezervasyonunuzu daha erken bir saate öne alın.
The company moved up the deadline for submitting proposals.
Şirket, tekliflerin sunulması için son tarihi öne aldı.
05
yaklaşmak, ilerlemek
to move closer to someone or something in order to create more space or make room for others
Örnekler
Please move up a bit so I can sit down.
Lütfen biraz yaklaş da oturabileyim.
In crowded venues, people often move up to make room for late arrivals or guests.
Kalabalık mekanlarda, insanlar genellikle geç gelenlere veya misafirlere yer açmak için yaklaşır.
