apart
01
ayrıca
at a distance from each other in either time or space
Örnekler
The twins were placed five feet apart in the exam hall.
İkizler sınav salonunda beş fit aralıklı olarak yerleştirildi.
Their birthdays fall just two weeks apart.
Doğum günleri sadece iki hafta arayla düşüyor.
Örnekler
She stepped apart to let the others pass.
Diğerlerinin geçmesine izin vermek için bir kenara çekildi.
He moved apart from the group to take a call.
Bir çağrı almak için gruptan ayrı ayrıldı.
Örnekler
The price apart, the car is perfect.
Fiyat hariç, araba mükemmel.
His temper apart, he's a great teacher.
Haricinde huysuzluğu, o harika bir öğretmen.
04
ayrı, olağanüstü
notably different or exceptional due to distinctive qualities
Örnekler
Among the candidates, he was a leader apart.
Adaylar arasında, o ayrı bir liderdi.
That actor is a talent apart in the industry.
Bu oyuncu, endüstride ayrı bir yetenek.
Örnekler
She took the watch apart to fix the mechanism.
Mekanizmayı tamir etmek için saati parçalara ayırdı.
The old book fell apart in his hands.
Eski kitap onun ellerinde parçalandı.
06
ayrı ayrı, bağımsız olarak
independently or as a separate whole
Örnekler
The sections should be read apart before comparing them.
Bölümler karşılaştırılmadan önce ayrı ayrı okunmalıdır.
Each exhibit is powerful apart, but stronger together.
Her sergi ayrı ayrı güçlüdür, ancak birlikte daha güçlüdür.
07
ayrı, ayrı ayrı
in a way that separates one from another
Örnekler
No one could tell the copies apart.
Hiç kimse kopyaları birbirinden ayırt edemiyordu.
I've learned to tell their voices apart.
Onların seslerini birbirinden ayırt etmeyi öğrendim.
08
ayrı, uzak
in different places from a spouse or close partner
Örnekler
They 've been apart since the argument.
Tartışmadan beri ayrılar.
Being apart has been hard on their relationship.
Ayrı olmak ilişkilerini zorladı.
apart
Örnekler
The village remained apart from the bustling cities nearby.
Köy, yakındaki hareketli şehirlerden ayrı kaldı.
He grew up in an apart community, far from urban influences.
Şehir etkilerinden uzak, ayrı bir toplulukta büyüdü.
Örnekler
The committee members are still apart over the budget.
Komite üyeleri bütçe konusunda hala bölünmüş durumda.
Their views on the project are widely apart.
Proje hakkındaki görüşleri oldukça ayrı.



























