asunder
Örnekler
The explosion tore the building asunder, scattering debris everywhere.
Patlama binayı parçalara ayırdı, enkazı her yere saçtı.
The sword struck the stone, splitting it asunder with a loud crack.
Kılıç taşa vurdu, onu yüksek bir çatırtıyla ikiye ayırdı.
02
parçalara ayrılmış
away from one another
Örnekler
The couple was pulled asunder by circumstances beyond their control, unable to remain together.
Çift, kontrol edemedikleri koşullar tarafından ayrı düşürüldü, birlikte kalamadılar.
The feud between the two families drove them asunder, making reconciliation impossible.
İki aile arasındaki düşmanlık onları ayırdı, uzlaşmayı imkansız hale getirdi.



























