to embark
01
gemiye veya uçağa binmek
to board a plane or ship
Transitive: to embark a mass transport vehicle
Örnekler
After completing the check-in process, the passengers can embark the train to their destination.
Check-in işlemini tamamladıktan sonra, yolcular trenle hedeflerine doğru binmek için hazır olurlar.
Passengers are requested to embark the airplane at Gate 5 for departure.
Yolcuların kalkış için 5 numaralı kapıdan uçağa binmeleri rica olunur.
02
işe koyulmak
to start or initiate something, such as a new project or venture
Transitive: to embark on a project or venture
Örnekler
After years of planning, they are finally ready to embark on their dream of traveling around the world.
Yıllarca süren planlamanın ardından, nihayet dünyayı dolaşma hayallerini gerçekleştirmeye hazırlar.
She is excited to embark on her academic journey at the university and pursue her passion for science.
O, üniversitedeki akademik yolculuğuna başlamaktan ve bilime olan tutkusunu takip etmekten heyecan duyuyor.
03
girişmek, yola çıkmak
to proceed somewhere or start a journey, even though there may be potential risks or dangers involved
Transitive: to embark on a journey
Örnekler
Despite the storm warnings, the brave sailors chose to embark on their voyage across the rough seas.
Fırtına uyarılarına rağmen, cesur denizciler zorlu denizlerde yolculuklarına başlamayı seçtiler.
The astronaut was eager to embark on the space mission, ready to face the uncertainties of space travel.
Astronot, uzay yolculuğunun belirsizlikleriyle yüzleşmeye hazır, uzay görevine çıkmak için can atıyordu.
Leksikal Ağaç
disembark
embarkation
embarkment
embark
