to break into
[phrase form: break]
01
hırsızlık amacıyla zorla girmek
to use force to enter a building, vehicle, or other enclosed space, usually for the purpose of theft
Transitive: to break into a property
Örnekler
The neighbors witnessed the suspicious individuals breaking into the vacant house.
Komşular, şüpheli bireylerin boş eve zorla girdiğini gördüler.
The surveillance cameras recorded individuals breaking into the warehouse.
Güvenlik kameraları, bireylerin depoya zorla girdiklerini kaydetti.
02
kesmek, aramıza katılmak
to join or interrupt an ongoing conversation
Transitive: to break into a conversation
Örnekler
The sudden entrance of the boss broke into the team's discussion.
Patronun ani girişi, ekibin tartışmasına daldı.
The sudden applause broke into the speaker's presentation.
Ani alkışlar konuşmacının sunumunu böldü.
03
koşmaya başlamak, hızla koşmaya başlamak
to start running suddenly, sometimes with an increase in speed
Transitive: to break into a run
Örnekler
The crowd broke into a run as the rain started pouring.
Yağmur yağmaya başladığında kalabalık koşmaya başladı.
During the game, they broke into a run to score the winning point.
Oyun sırasında, kazanma sayısını atmak için koşmaya başladılar.
04
başarmak
to become successful in a task or activity one is dealing with
Transitive: to break into a field of activity
Örnekler
The company 's innovative approach allowed them to break into new markets.
Şirketin yenilikçi yaklaşımı, yeni pazarlara girmelerini sağladı.
With determination, the artist managed to break into the competitive gallery circuit.
Kararlılıkla, sanatçı rekabetçi galeri devresine girmeyi başardı.
05
dokunmak, harcamak
to start using money from one's budget or savings unexpectedly or unwillingly
Transitive: to break into one's budget or savings
Örnekler
An unforeseen event like a car accident can break into your financial security.
Bir araba kazası gibi öngörülemeyen bir olay, finansal güvenliğinizi zedeleyebilir.
The medical emergency broke into their carefully managed budget.
Tıbbi acil durum, dikkatle yönetilen bütçelerini delip geçti.
06
patlamak, başlamak
to start laughing or singing unexpectedly
Transitive: to break into a reaction
Örnekler
The room broke into laughter when he shared his amusing experience.
Oda, onun eğlenceli deneyimini paylaştığında kahkahalara boğuldu.
The hilarious scene in the sitcom made the viewers break into laughter.
Sitcomdaki komik sahne, izleyicilerin kahkahalara boğulmasına neden oldu.



























