reconcile
re
ˈrɛ
re
con
kən
ken
cile
ˌsaɪl
sayl
British pronunciation
/ɹˈɛkənsˌa‍ɪl/

"reconcile"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

to reconcile
01

barışmak, aralarını düzeltmek

to become friendly again with another person after ending a disagreement or dispute
Intransitive
to reconcile definition and meaning
example
Örnekler
Friends often reconcile by acknowledging misunderstandings and apologizing.
Arkadaşlar genellikle yanlış anlaşılmaları kabul ederek ve özür dileyerek barışır.
It takes time to reconcile with family members after a heated disagreement.
Şiddetli bir anlaşmazlıktan sonra aile üyeleriyle barışmak zaman alır.
02

barıştırmak

to bring back the harmony
Transitive: to reconcile an issue or conflict
example
Örnekler
They worked together to reconcile their differences and reach an agreement.
Farklılıklarını uzlaştırmak ve bir anlaşmaya varmak için birlikte çalıştılar.
The mediator helped reconcile the conflict between the two companies.
Arabulucu, iki şirket arasındaki çatışmayı uzlaştırmaya yardımcı oldu.
03

uzlaştırmak, bağdaştırmak

to make two things seem to fit or work well with each other
Transitive: to reconcile two things | to reconcile sth with sth
example
Örnekler
The new policy was designed to reconcile environmental concerns with economic growth.
Yeni politika, çevresel kaygıları ekonomik büyümeyle uzlaştırmak için tasarlandı.
He worked hard to reconcile his career ambitions with his family responsibilities.
Kariyer hedeflerini aile sorumluluklarıyla uzlaştırmak için çok çalıştı.
04

uzlaştırmak, kabullenmeye ikna etmek

to persuade someone to accept something unpleasant or difficult to deal with
Transitive: to reconcile sb to an unpleasant situation
example
Örnekler
He tried to reconcile her to the idea that they would have to move away.
Onların taşınmak zorunda kalacakları fikrine uzlaştırmaya çalıştı.
The teacher worked to reconcile the students to the new rules they did n’t like.
Öğretmen, öğrencileri sevmedikleri yeni kurallara uzlaştırmak için çalıştı.
05

barışmak, uzlaştırmak

to make a person become friendly again with another after ending a disagreement or dispute
Transitive: to reconcile two people or parties
example
Örnekler
The manager helped reconcile the team members after their conflict.
Yönetici, çatışmalarından sonra takım üyelerini uzlaştırmaya yardımcı oldu.
The peace treaty was signed to reconcile the two warring nations.
Barış antlaşması, iki savaşan ulusu uzlaştırmak için imzalandı.
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store