to befall
Örnekler
The fate that befell them was beyond their control.
Onları bulan kader, kontrollerinin ötesindeydi.
The consequences of the decision befell the entire organization.
Kararın sonuçları tüm organizasyonun başına geldi.
02
başına gelmek, olup bitmek
to occur, typically in a way that seems inevitable or destined
Intransitive
Örnekler
A series of unfortunate events befell without warning.
Bir dizi talihsiz olay uyarı olmadan başa geldi.
When disaster befell, it seemed like it was destined to happen.
Felaket başa geldiğinde, kaderin böyle olması gerektiği gibi görünüyordu.
