overload
overload
British pronunciation
/ˌə‍ʊvəlˈə‍ʊd/

"overload"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

to overload
01

aşırı yüklemek, fazla yüklemek

to load or burden something with a weight or quantity that exceeds its capacity
Transitive: to overload a container
to overload definition and meaning
example
Örnekler
The truck driver unintentionally overloaded the vehicle by stacking too many heavy crates.
Kamyon şoförü, çok fazla ağır kutu istifleyerek aracı istemeden aşırı yükledi.
Ignoring the weight restrictions, the warehouse staff overloaded the shipping container with goods.
Ağırlık kısıtlamalarını göz ardı eden depo personeli, nakliye konteynerini mallarla aşırı yükledi.
02

aşırı yüklemek, yüklenmek

to burden someone or something with an excessive amount of work or responsibility
Transitive: to overload sb
example
Örnekler
The manager inadvertently overloaded the team members by assigning multiple projects with tight deadlines.
Yönetici, sıkı son teslim tarihleri olan birden fazla proje atayarak ekibin üyelerini istemeden aşırı yükledi.
The teacher unintentionally overloaded the students with a heavy load of homework.
Öğretmen istemeden öğrencileri ağır bir ödev yüküyle aşırı yükledi.
03

aşırı yüklemek, bir elektrik devresini aşırı yüklemek

to subject an electrical system to a demand that exceeds its designed capacity
Transitive: to overload an electrical system
example
Örnekler
Plugging multiple high-power appliances into a single electrical outlet can overload the circuit.
Birden fazla yüksek güçlü cihazı tek bir elektrik prizine takmak devreyi aşırı yükleyebilir.
During a heatwave, an excessive demand for electricity may overload the regional power grid.
Bir sıcak hava dalgası sırasında, aşırı elektrik talebi bölgesel güç şebekesini aşırı yükleyebilir.
Overload
01

fazla yük

a condition where an electrical system or device receives more current than it can safely handle
example
Örnekler
The overload was quickly addressed by upgrading the circuit capacity.
Aşırı yük, devre kapasitesinin yükseltilmesiyle hızlı bir şekilde çözüldü.
The safety switch tripped due to an overload in the system.
Güvenlik şalteri, sistemdeki bir aşırı yük nedeniyle attı.
02

aşırı yük, fazla yük

an excessive burden
03

fazla miktar

an excessive amount of something that exceeds normal limits or capacity
example
Örnekler
The overload of information on the internet can make it hard to find reliable sources.
İnternetteki bilgi aşırı yüklenmesi, güvenilir kaynakları bulmayı zorlaştırabilir.
She felt an overload of emotions after hearing the unexpected news.
Beklenmedik haberi duyduktan sonra bir duygu aşırı yüklenmesi hissetti.
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store