harrowing
01
üzücü
extremely distressing or traumatic, causing intense emotional pain or suffering
Örnekler
The harrowing accounts of survivors from the disaster brought tears to everyone's eyes.
Felaketten kurtulanların yürek parçalayıcı anlatımları herkesin gözlerini yaşarttı.
The harrowing experience of being lost in the wilderness for days left him traumatized.
Günlerce vahşi doğada kaybolmanın yürek parçalayan deneyimi onu travmatize etti.
Harrowing
01
tırmıklama, toprak işleme
the process of breaking up and smoothing soil to prepare it for planting, typically following plowing
Örnekler
The farmer completed the harrowing of the field before sowing the seeds.
Çiftçi, tohumları ekmadan önce tarlanın tırmıklanmasını tamamladı.
After plowing, the next step was the harrowing to break up the soil clumps.
Sürdükten sonra, bir sonraki adım toprak kümelerini parçalamak için tırmıklama idi.
02
çile, ızdırap
the experience of intense suffering or torment, often causing emotional or psychological pain
Örnekler
The survivors endured the harrowing of their loved ones in the disaster.
Hayatta kalanlar, felakette sevdiklerinin acısına katlandı.
His life was marked by years of harrowing after the tragic loss of his family.
Hayatı, ailesinin trajik kaybından sonra yıllarca süren acı ile doluydu.
03
cehenneme iniş, cehennemin harap edilmesi
a widespread destruction or ravaging, often used in reference to Christ's descent into Hell to free the righteous souls
Örnekler
The harrowing of hell, according to Christian tradition, symbolizes Christ's victory over death and Satan.
Hıristiyan geleneğine göre cehennemin tahribatı, İsa'nın ölüm ve Şeytan üzerindeki zaferini simgeler.
The concept of the harrowing is central to many myths, symbolizing a triumph over darkness.
Tahrip kavramı birçok mitin merkezinde yer alır, karanlığa karşı bir zaferi simgeler.
Leksikal Ağaç
harrowing
harrow
