dire
Örnekler
The humanitarian crisis in the region has reached dire proportions, requiring immediate international intervention.
Bölgedeki insani kriz vahim boyutlara ulaşmış olup, acil uluslararası müdahale gerektiriyor.
The company faces dire financial difficulties and may soon go bankrupt.
Şirket ciddi mali zorluklarla karşı karşıya ve yakında iflas edebilir.
02
korkunç, dehşet verici
provoking intense fear or anxiety due to its severity or seriousness
Örnekler
The villagers were warned of the dire consequences of ignoring the approaching storm.
Köylülere, yaklaşan fırtınayı görmezden gelmenin korkunç sonuçları konusunda uyarıldı.
She faced a dire situation when she lost her passport in a foreign country.
Yabancı bir ülkede pasaportunu kaybettiğinde korkunç bir durumla karşı karşıya kaldı.
Örnekler
The concert was dire, with out-of-tune singing and technical issues.
Konser berbatdı, akortsuz şarkılar ve teknik sorunlarla doluydu.
The food at the restaurant was dire, and we could n't finish our meals.
Restorandaki yemek berbattı, ve yemeklerimizi bitiremedik.
04
ciddi, korkunç
suggesting or warning of serious trouble, danger, or disaster
Örnekler
The dire warnings about the storm prompted everyone to seek shelter.
Fırtına hakkındaki korkunç uyarılar herkesin sığınak aramasına neden oldu.
The scientist 's dire forecast about rising sea levels alarmed the public.
Bilim insanının deniz seviyesinin yükselmesi hakkındaki korkunç öngörüsü halkı alarma geçirdi.



























