to scrape
01
kazımak, tırmalamak
scratch repeatedly
02
kazıyarak temizlemek
to remove a thin layer or small amount of something from a surface using a sharp or rough edge
Örnekler
While cooking, he was scraping the burnt residue off the bottom of the pot.
Yemek yaparken, tencerenin dibindeki yanık kalıntıları kazıyordu.
The gardener is scraping the soil to remove the weeds from the garden bed.
Bahçıvan, bahçe yatağındaki yabani otları temizlemek için toprağı kazıyor.
03
kazımak, tırmalamak
make by scraping
04
sıyırmak
(of skin tissue) to accidentally damage or injure by rubbing against a rough surface or with something sharp and abrasive
05
zamanla biriktirmek
to gather something, such as money, with difficulty and over time
06
diz çöküp kölece eğilmek, dizlerini büküp kölece eğilmek
bend the knees and bow in a servile manner
Scrape
01
kazıma sesi, sürtünme sesi
a harsh noise made by scraping
02
çizik, sıyrık
an indication of damage
03
aşırı alçakgönüllülük gösteren derin reverans, ayağı geri çekilmiş derin eğilme
a deep bow with the foot drawn backwards (indicating excessive humility)
04
kazıma
a minor injury where the top layer of skin gets rubbed or scratched off
Örnekler
She got a scrape on her knee when she fell off her bike.
Bisikletinden düştüğünde dizinde bir sıyrık oluştu.
The cat 's sharp claws caused a painful scrape on my arm.
Kedinin keskin pençeleri kolumda acı verici bir sıyrık oluşturdu.
