Limit
01
sınır
the greatest possible degree or extent of something, beyond which it cannot extend or exceed
Örnekler
The engineer 's innovative designs pushed the limits of modern technology.
Mühendisin yenilikçi tasarımları, modern teknolojinin sınırlarını zorladı.
The conference has a limit of 200 attendees to maintain an intimate setting.
Konferansın samimi bir ortamı korumak için 200 katılımcı sınırı vardır.
02
bitiş noktası
the final or farthest point in a sequence, process, or progression
Örnekler
They approached the limit of human knowledge.
The negotiations reached their limit after hours of discussion.
03
sınır
the edge or border that defines the extent of a particular space or area
Örnekler
They set up their tents just inside the park 's limits.
Çadırlarını parkın sınırlarının hemen içine kurdular.
The border guards patrolled the country 's limits diligently.
Sınır muhafızları, ülkenin sınırlarını özenle devriye gezdiler.
04
sınır, eşik
the utmost level to which a person can endure or tolerate something
Örnekler
The intense training pushed the athletes to their physical limit.
Yoğun antrenman, sporcuları fiziksel sınırlarına itti.
She faced her emotional limit after weeks of relentless stress.
Haftalarca süren amansız stresin ardından duygusal sınırına ulaştı.
05
müsaade edilen en büyük sayı veya miktar
the maximum extent or quantity of something that is legally permitted or allowed by regulations or laws
Örnekler
The legal limit for blood alcohol concentration while driving is 0.08 % in many countries.
Birçok ülkede araç kullanırken kan alkol konsantrasyonu için yasal sınır %0,08'dir.
The fishing season has a limit on the number of fish that can be caught to prevent overfishing.
Balıkçılık sezonunda aşırı avlanmayı önlemek için yakalanabilecek balık sayısında bir sınır vardır.
06
limit
the value that a function or sequence approaches as its input or index gets close to a particular value
Örnekler
In calculus, the concept of a limit is essential for defining derivatives, as it involves understanding how a function behaves near a given point.
Kalkülüste, bir fonksiyonun belirli bir nokta yakınında nasıl davrandığını anlamayı içerdiğinden, limit kavramı türevleri tanımlamak için esastır.
The limit of a sequence is the value it approaches as the index goes to infinity.
Bir dizinin limiti, indeks sonsuza giderken yaklaştığı değerdir.
to limit
01
sınırlamak
to set restrictions on the extent or access of something
Transitive: to limit extent of or access to something
Örnekler
The company decided to limit access to sensitive information to authorized personnel only.
Şirket, hassas bilgilere erişimi yalnızca yetkili personelle sınırlamaya karar verdi.
The city council voted to limit the speed on residential streets to ensure pedestrian safety.
Belediye meclisi, yaya güvenliğini sağlamak için yerleşim sokaklarındaki hızı sınırlamak için oy kullandı.
02
sınırlandırmak
to not let something increase in amount or number
Transitive: to limit amount or number of something
Örnekler
The company decided to limit the number of products each customer could purchase.
Şirket, her müşterinin satın alabileceği ürün sayısını sınırlamaya karar verdi.
She tried to limit her sugar intake to stay healthy.
Sağlıklı kalmak için şeker alımını sınırlamaya çalıştı.
03
sınırlamak, kısıtlamak
to officially set or establish a specific amount, time, or condition, often through legal agreement
Transitive: to limit sth
Örnekler
The judge will limit the use of evidence in the trial based on relevance.
Yargıç, davanın seyrinde delillerin kullanımını ilgili oldukları konulara göre sınırlandıracak.
The policy limits the amount of funding each department can request.
Politika, her departmanın talep edebileceği fon miktarını sınırlar.
Leksikal Ağaç
limited
limitless
limit
