Invalid
01
güçsüz
a person who is too ill or disabled to care for themselves or participate in normal activities
Örnekler
The caregivers were trained to attend to the needs of invalids, ensuring their well-being.
Bakıcılar, engellilerin ihtiyaçlarına cevap vermek ve refahlarını sağlamak üzere eğitildi.
The invalid ’s room was equipped with medical devices to help with mobility and health monitoring.
Hastanın odası, hareketliliğe ve sağlık izlemeye yardımcı olmak için tıbbi cihazlarla donatılmıştı.
to invalid
01
sakatlamak, çalışamaz hale getirmek
to injure or disable someone, making them incapable of functioning or taking care of themselves
Örnekler
The accident invalided him, leaving him unable to work for months.
Kaza onu sakat bıraktı, aylarca çalışamaz hale getirdi.
The battle left many soldiers invalided by serious injuries.
Savaş, birçok askeri ciddi yaralanmalarla sakat bıraktı.
02
geçersiz kılmak, reforme etmek
to discharge or excuse someone from a position or role because they are no longer physically capable due to an illness or injury
Örnekler
He was invalided from the army after a severe knee injury.
Şiddetli bir diz yaralanmasından sonra ordudan malul olarak ayrıldı.
She was invalided from active duty and reassigned to desk work for recovery.
Aktif görevden geçersiz kılındı ve iyileşme için masa başı işine atandı.
invalid
Örnekler
The judge ruled the contract invalid due to discrepancies in its terms.
Yargıç, sözleşmeyi şartlarındaki tutarsızlıklar nedeniyle geçersiz ilan etti.
Her driver 's license was deemed invalid because it had expired.
Sürücü belgesi, süresi dolduğu için geçersiz sayıldı.
02
geçersiz
logically flawed or unsupported by evidence
Örnekler
His argument was invalid because it lacked proper evidence to back his claims.
Argümanı geçersizdi çünkü iddialarını destekleyecek uygun kanıttan yoksundu.
The judge dismissed the case, stating the lawyer 's reasoning was invalid.
Yargıç, davayı reddetti ve avukatın mantığının geçersiz olduğunu belirtti.
03
sakat, engelli
(of a person) sick or disabled and unable to do normal activities
Örnekler
The once-vibrant man became invalid after his stroke left him unable to walk.
Bir zamanlar canlı olan adam, felç onu yürüyemez hale getirdikten sonra sakat oldu.
Her invalid father was confined to a wheelchair after a serious accident.
Ciddi bir kazadan sonra sakat babası tekerlekli sandalyeye mahkum oldu.
Leksikal Ağaç
invalidism
invalid



























