gridlock
grid
ˈgrɪd
grid
lock
ˌlɑk
lak
British pronunciation
/ɡɹˈɪdlɒk/

"gridlock"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

Gridlock
01

trafik sıkışıklığı

a situation in which traffic is so heavily congested that movement is virtually impossible
gridlock definition and meaning
example
Örnekler
The city center was in complete gridlock after the accident blocked all lanes.
Kaza tüm şeritleri kapattıktan sonra şehir merkezi tam bir tıkanıklık içindeydi.
We sat in gridlock for over an hour, unable to move an inch.
Bir saatten fazla bir süre trafik sıkışıklığı içinde oturduk, bir inç bile hareket edemedik.
02

çıkmaz, tıkanıklık

a situation in which no progress can be made because opposing parties are unable to reach agreement
example
Örnekler
Negotiations stalled in gridlock after both sides refused to change their demands.
Tarafların taleplerini değiştirmeyi reddetmesinin ardından müzakereler çıkmaza girdi.
Political gridlock in the legislature prevented passage of the emergency funding bill.
Yasama organındaki politik çıkmaz, acil finansman tasarısının geçmesini engelledi.
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store