fugitive
Örnekler
The fugitive moments of happiness in her life were cherished dearly.
Hayatındaki geçici mutluluk anlarını çok değer verdi.
The fugitive shadows danced across the room as the candle flickered.
Mum titrerken, kaçak gölgeler odanın içinde dans ediyordu.
1.1
geçici, kalıcı olmayan
likely to quickly fade, deteriorate, change, or disappear over time
Örnekler
The painting, dyed with fugitive colors, began to fade after years of sunlight exposure.
Tablo, geçici renklerle boyanmış, yıllarca güneş ışığına maruz kaldıktan sonra solmaya başladı.
Fugitive inks can lose their vibrancy over time, especially when exposed to moisture.
Uçucu mürekkepler zamanla canlılıklarını kaybedebilir, özellikle de neme maruz kaldıklarında.
1.2
uçucu, geçici
(of a thought, idea, feeling, etc.) difficult to comprehend or hold onto
Örnekler
His fugitive thoughts slipped away before he could fully understand them.
Onun kaçak düşünceleri, onları tam olarak anlayamadan kaybolup gitti.
The philosopher struggled to capture the fugitive nature of consciousness in his writings.
Filozof, yazılarında bilincin kaçak doğasını yakalamak için mücadele etti.
02
kaçak, firari
running away or intending to flee, often from the law or an oppressive situation
Örnekler
The fugitive slave made a daring escape, seeking freedom in the North.
Firari köle, Kuzey'de özgürlük arayışı içinde cesur bir kaçış yaptı.
The authorities were on the lookout for the fugitive debtor who had vanished without repaying his loans.
Yetkililer, kredilerini ödemeden kaybolan kaçak borçluyu arıyorlardı.
03
geçici, hareketli
(of a thing) traveling from one place to another or constantly in motion
Örnekler
The fugitive clouds drifted across the sky, disappearing as quickly as they formed.
Kaçak bulutlar gökyüzünde sürükleniyor, oluştukları kadar hızlı bir şekilde kayboluyorlardı.
His fugitive lifestyle kept him moving from one city to another, never staying in one place for long.
Onun kaçak yaşam tarzı, onu bir şehirden diğerine hareket halinde tuttu, hiçbir yerde uzun süre kalmadı.
Fugitive
Örnekler
The political fugitive fled the oppressive regime in search of freedom and safety.
Siyasi firari, özgürlük ve güvenlik arayışıyla baskıcı rejimden kaçtı.
As a fugitive from a toxic work environment, she relocated to a different country to start anew.
Zehirli bir çalışma ortamından kaçak olarak, yeniden başlamak için farklı bir ülkeye taşındı.
02
firari, kaçak
a person who is actively avoiding capture or is being pursued by law enforcement authorities due to legal charges or criminal activity
Örnekler
The fugitive was on the run for years before being apprehended by the authorities.
Firari, yetkililer tarafından yakalanmadan önce yıllarca kaçaktı.
After escaping from prison, the fugitive evaded police for several weeks.
Hapishaneden kaçtıktan sonra, firari polisten birkaç hafta boyunca kaçtı.



























