fleeting
01
geçici
continuing or existing for a very short amount of time
Örnekler
The joy she felt was fleeting, disappearing as quickly as it had come.
Hissettiği neşe geçiciydi, geldiği gibi hızla kayboldu.
The scent of the flowers was fleeting, lingering only briefly in the air.
Çiçeklerin kokusu geçici idi, yalnızca kısa bir süre havada kaldı.



























